Yaban bir rüzgar esiyor üzerinde memleketimin. Ürperten bir şeyler var bastığımız her zeminde. bu tupraklar artık bizi tanımlamıyor dostum. Kurduyla, kuzusuyla bir sorumunuz olmadı oysa. Irmaklarına onulmaz türküler söylemişiz. Bir başka sevmişiz tepelerini. Masallar dinlemişiz dağları boyunca. Taşlarından efsaneler yontmuşuz bu coğrafyanın. Beni ürperten bunca yaşanan esrar, bu ömürleri çalınan insanların öyküsü. Sinsi ayartmaların uysal kıldığı herkes. Fikri zincirli, irfanı zincirli. Vicdanı zincirli paryaların zeval bulmayan zifiri karanlığı. Yasallaşmış bunca talan dururken, adı bozguncuya çıkmamış kim varsa. Hepsi.
Beni ürperten, Musa uzaklaştıkça Samiri, İsa'yı gambazlayıp, samimiyet göstermemiş suratlara ağlayan ülke, soylular, istilacılar, işbirlikçiler, dik sürüngenler.
Onlar ki, kırk katırla kırk satır arasında sıkıştırdılar bizi, intihar ve sövgü kaldı tercihlerimiz arasında. Biz sövmeyi seçtik, sövmeyi ve hayatı. Affet bizi Allah'ım , daha büyük günah işleyecektik yoksa.
Yoğunlaştırılmış bir sis bulutunun içinden geçiyoruz dostum. Arkamızda ihanet, arkamızda tunç elleriyle ölüm. Soluğu ensemize vuran bir sona, "tenha" sessizliğince yaklaşıyoruz. Hangi beldeye baksan, tekin değil.
Varuşlara diş biliyor apartmanlar. El oğuşturuyor tüccar, tecim evlerinden zulüm bedava dağıtılıyor fukaralara.
Tarih tanık, ya şerefimizin minarelerini dikeceğiz çağın göbeğine, yahut rezil olacağız. Kararlıyız , içimizde mayın sandığı, dudağımızda sigara. İlk kıvılcım patlayan bir ateştir artık.
Ey gün görmemiş insanlarım; ömürleri çalınanlar, yaşlılar , gençler, asiler. Susmak yakışmıyor size. Yeniden asılın yüreğinizin patikalarına, duvarlarına tükürün şu türedi sokakların, ıslıklayın pırangalarınızın efendilerini. Üşümüş ilişkiler pazarında çürük yumurta atın üzerlerine.
Hey kardeşlerim! Üzerimize yüklenen yargı bu: Çok bilinmeyenli kepazeliğin X veye Y'si oluyorsunuz o birilerine göre , durmada dexğişen biri. Hiç bir onurlu çağda , kaçakçı barakaları gibi üzeri örtülememişti şahsiyetin. Nomaratörlere göre ayarlanmamıştı kimliğimiz. Ve inancımız kavramlar adına öylesine çalınamamıştı. Cepheden ilgilerimiz yok sayılmamıştı böyle.
Belki soğuk geçiren evlerimizde üşüyorduk. Belki yağmurlarda ıslandıkça büyüyen bir kaderimiz vardı. Lakin her köşesinde hatırlarımız canlanan yerler bizimdi. Çamuru ter kokan şehirler bizim. Bizim olan bir şey vardı yoksulluğumuzda bile.
Gelin, üzerinde kemal güneşleri dolaşan aydınlık yarınlarla ısıtalım sevdamızı. Her tohumdan erdem çiçekleribüyüten evrensel düşünceler çıkaralım içimizden. Yürüyelim, bir medeniyet peşimizden yürüsün. Çalalım kapısını ikinci defa zamanın ki zamana müjde olsun.
No comments:
Post a Comment