Monarosa
I Aşk Ve Çileler
Mona Rosa, siyah güller, ak güller
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah... senin yüzünden kana batacak
Mona Rosa, siyah güller, ak güller.
Ulur ay'a karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Mona Rosa, bugün bende bir hal var
Yağmur iğri iğri düşer toprağa
Ulur ay'a karşı kirli çakallar.
*
Açma pencereni perdeleri çek;
Mona Rosa seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Mona Rosa ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek.
*
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığına
Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatır her zaman bana
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi.
*
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar,
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar.
*
Ellerin ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli olur bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin ellerin ve parmakların.
*
Zaman çabuk geçiyor Mona
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar gelsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Zaman çabuk geçiyor Mona.
*
Akşamları gelir incir kuşları
Konarlar bahçenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kiminin sarı
Ah... beni vursalar bir kuş yerine
Akşamları gelir incir kuşları.
*
Ki ben Mona Rosa bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar... su kenarında
Ki ben Mona Rosa bulurum seni.
*
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım uymaz öyle her saza
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.
*
Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı
Artık inan bana muhacir kızı.
*
Yağmurdan sonra büyürmüş başak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
Birgün gözlerimin ta içine bak:
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurdan sonra büyürmüş başak.
*
Altın bilezikler , o kokulu ten,
Cevap versin, bu kanlı kuş tüyüne
Bir tüy ki can verir gülümsesen
Bir tüy ki kapalı geceye güne
Altın bilezikler , o kokulu ten.
*
Mona Rosa, siyah güller, ak güller
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah... senin yüzünden kana batacak
Mona Rosa, siyah güller, ak güller.
*
II Ölüm Ve Çerçeveler
*
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Garip bir yolculuk, tren ve geyve
Bir hançer bölüyor, ah... rüyaları:
Bir rüya, bir hançer, bir el: ve, ve, ve...
*
Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Gece kar yağacak sabaha kadar
Toprakta et, kemik çatırtıları...
Yarı ölüleri bir korku tutar,
Değince bir taşa kafa tasları,
-Ölüler ki yalnız tırnakları var,
Ve yalnız burkulmuş diz kapakları...
*
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı,
Esmer delikanlı, hatıra ve kan.
Yeşil gözlü kızın hıçkırıkları,
Sızıyor bir kapı aralığından,
Lambalar yanıyor hafif ve sarı
*
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Açıyor elini göğe bir kadın
Uzuyor, uzuyor altın saçları
Uğrunda ölünen güzel kızların
*
Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Çocuklara açar mağaraları
Güngörmemiş kuşlar ve örümcekler
İlân-ı aşktan dil balıkları
Aşina suları çabuk terkeder.
*
Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Bakıyor ateşe, küle böcekler.
Köpekler parçalar kanaryaları
Mektupları bir boz ağaç kurdu yer
Baykuşlar ötüyor harabelerde
Yanıyor lambalar hafif ve sarı.
*
Bir kaza kurşunudur her yerde
Süvarisiz şaha kalkan atları
Bir ruhun ışığı vardır göklerde
Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Ötüyor baykuşlar harabelerde.
*
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Titriyor yıldırım düşmüş gibi yer
Bekledi arzuyla karanlıkları
Anneler, babalar, erkek kardeşler:
Tâ içinden duyar ani bir ağrı
Bir hüzün şarkısı tutturur gider
Anneler, babalar, erkek kardeşler...
*
Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Her yatak dopdolu, bir yatak bomboş
Bir neşe şarkısı tutturur gider
Birinci, ikinci, üçüncü sarhoş
Kurşunlar sıkılır göklere doğru
Serçe yavruları havada titrer
Lambalar yanıyor hafif ve sarı...
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
İnce yelkenleri alıyor yeller
Titretir kalpleri ve bayrakları
Gemiden toprağa uzanan eller...
*
Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Bir yosun köküne hasret kalacak
Gizli hazineler, su yılanları...
İnce yelkenleri alıyor yeller
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
*
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Beyaz pelerinli hür tayfaları
Kendine bağlar siyah kediler
Titriyor gönüller ve kara bayrak
Bir yosun köküne hasret kalacak
Gemiden toprağa uzanan eller
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
*
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Garip bir yolculuk, tren ve geyve
Bir hançer bölüyor, ah... rüyaları:
Bir rüya, bir hançer, bir el: ve, ve, ve...
*
III Pişmanlık Ve Çileler
*
Rüzgar eser, yağmur yağar, tilkiler üşür;
Bir odun parçası aydınlatır ocağı,
Annesi ateşin önünde perişan,
Annesi ateşin içinde hür,
Rüzgar eser, yağmur yağar, tilkiler üşür.
*
Yağmurlar sırtıyla sırtımın arasındadır,
Şarkılar dudaklarıyla dudaklarımın.
Kalbimi bin parçaya böldü bir divane sır
Sesi geliyor sesi günahkar çocukların
Şarkılar dudaklarıyla dudaklarımın arasındadır.
*
Benim de boyum ufak, onun da ufaktı.
Kıvırcık saçlarından öpmediğim için onu,
Onun bu ocakta yanan toprağı
Her gece rüyamda avuçlarımı yaktı
Benim de boyum ufak, onun da ufaktı.
*
Benim gözlerim yeşildir, onun gözleri kara
Ben günah kadar beyazım, o tövbe kadar kara
*
Annesinin başı ellerinin arasında
Parmağında aydınlık günlerden kalma yüzük
Bir fotoğraf asılıdır duvarda.
Aynaya, geceye, maziye dönük
Annesinin başı ellerinin arasında
*
Bir tüfeğin burnu havadadır
Ateş almak üzeredir mermisiz
Ben bir küçük kızım, ben bir deli kızım,
Siz beni ne anlarsınız siz
Bir tüfek ateş almak üzeredir mermisiz.
*
Bir saman çöpüne tutunmuş kızların
Eteğini ben çektim.
Neyleyim. göğsümü Karadağ'ın sert rüzgarı doldurmuş
Annemden ilk sütü Geyve'den içtim.
Ankara'ya, Çataldağ'a bir zindandan gün vurmuş
Az kalsın yerine ben ölecektim
Bir saman çöpüne tutunmuş kızların.
*
Kediler halıları parçalıyor
Kırmızı bir ışık düşüyor yere
Annenin dizinde derman yok
Annenin kafası iki parçadır...
Hükmedemiyor insan ruhuna ateş,
Rüzgar hükmedemiyor incecik perdeler,
Kediler halıları parçalıyor
Ateşte sarı gül açar saksılar,
Kızarmış bir ekmek gibi duruyor
Kulağıma garip sesler geliyor.
*
Kuş yumurtasından çıkan insanlar,
Ahırda bir ata eğer oluyor;
Kulağıma garip sesler geliyor.
*
Ben bir şarkı ben bir türküyüm,
Ben Meryem'in yanağındaki tüyüm;
Beni bir Aziz'in nefesi uçurur,
Kalbimde Allah'ın elleri durur.
Cici ayaklarım iplikle bağlı,
Ben onun sılası, kendimin gurbetiyim,
Ben bir Aziz'in hasreti
Ben Meryem'in yanağındaki tüyüm.
*
Benim gözlerim yeşildir, evet evet onun gözleri kara,
Ben günah kadar beyazım, o tövbe kadar kara...
*
Ocak sönüyor, ateş kül oluyor
Annesinin saçları beyaz,
Annesi saçlarını yolmuş.
Ateşin içinde gül açılmış,
Selvi büyür, ardıç büyür, çocuk büyür,
Ocak sönüyor ateş kül oluyor,
Annesi ruhunda ruhuma eğiliyor.
*
Sineklerin kanadını ısıtan
Bir güneş toprağı yarıp çıkacak
Kadınlar sansa da yaşadığını
Şarkısız kaldıkça yaşamayacak
Kadınları şarkılar, akrepler aydınlatır
Kadınları şarkılar, zehirler aydınlatır.
*
Artık ben gideceğim, ata eğer vuruyorlar
Hatıralarımı birer birer yakacağım
Entarimi parça parça edip
Zehirli kirpilere bırakacağım
Beyaz bir kayanın üstüne çıkıp
Göğsüme siyah bir gül takacağım
Batan güneşe doğru kurşunlar sıkıp
Kendimi boşluğa bırakacağım.
*
Ayaklarımın altından geçiyor bir deniz
Ben bir küçük kızım, ben bir deli kızım,
Siz beni ne anlarsınız siz
Artık ben gideceğim atım kişniyor
Bir bebek mum istiyor, bir ölü şarkı istiyor.
*
Ayaklarımın altından geçiyor bir deniz, bir deniz
Beni onun gözleri çağırıyor duramam, duramam
Benim gözlerim yeşildir, ah... onun gözleri kara
Ben günah kadar beyazım, o tövbe kadar kara.
*
IV Ve Mona Rosa
*
Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara
Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi
Sırrımı söylüyorum vefakâr balıklara,
Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi.
Koyverip telli pullu saçlarını rüzgâra,
Bir çocuğun ardına düşen heykellerimi
Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara.
*
Bir çevre sağ elimden bulanık suya düştü
Ve boğazımı sıktığı parmaklar ince uzun
Günahkâr toprağıma saçından bir tel düştü,
Sana ne olmuş Rosa bir derde tutulmuşsun
Bir ekmek kadar aziz fikirler böyle pişti
Noel ağaçları ve manolyalar kahrolsun
Bir çevre sağ elimden bulanık suya düştü
*
Şu şapkayı çıkarıp atıyorum ırmağa
Her şeyim sizin olsun, hep sizin kesik başlar
Rüyasında örümcek başlarsa ağlamağa,
İçine gül koyduğum tüfek ölmeye başlar
Günahını sırtına yüklenen kaplumbağa
Gibi ölüm önünde özbenliğim yavaşlar
Öyleyse şu şapkayı atıyorum ırmağa.
*
Bu kokuyu erkekler kediler gibi alır.
Ve kediler her gece sürünür yastıklara
Denizleri bahtiyar eden günler kısalır
Satılmayan çiçekler zehirili ve kapkara,
Unutulmuş erkekler ve kadınlara kalır
Bir geyiğin gözleri düşer eriyen kara
Ve erkekler kokuyu kediler gibi alır.
*
Bugün yalnız yağmura tahammül edeceğim,
Ta boğazıma kadar çıkan deli yağmura
Tüyüme horozdan çok itimat edeceğim
Asılmış bir adamın iki eli yağmura
Ruhuma bayrak yapıp ben teslim edeceğim
İtimat edeceğim bu belâlı yağmura
Bugün yalnız yağmura tahammül edeceğim.
*
Ve yalnızlık sigara külü kadar yalnızlık
Ve toprağın rüyaya yılan gibi girişi
Sana da Mona Rosa taş bebeği bıraktık
Ellerinde kılçıklı balıkların bir dişi
Senin hatıran kadar Allah ve şeytan işi
Ve yalnızlık sigara külü kadar yalnızlık
*
Bir tren ışığına güneşe çekmek seni
Ve bir şiir yaratmak ruhunda Geyve diye
Parçalanan gemiyi ve yırtılan yelkeni
Katıvermek sessizce söylenen bir türküye
Ve sonra bir köşede öldürmek ölmeyeni
Ve son vermek bitmeyen bu bitmeyen şarkıya
Bir tren ışığına güneşe çekmek seni.
Sana tavus kuşunun içime girdiğini
Son, en son söz olarak söylemek istiyorum.
*
İçime girdiğini tüyümü yolduğunu
Son, en son söz olarak söylemek istiyorum.
*
İçimde tavusların birbir kaybolduğunu,
Bana da bir çift ak kanat kaldığını,
Son, en son söz olarak söylemek istiyorum.
Sezai KARAKOÇ
Thursday, March 29, 2007
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment