Thursday, March 29, 2007

Adiloş Bebenin

Diyarbekir Kalesinden Notlar Ve Adiloş Bebenin Ninnisi

Varamaz elim
Ayvasına, narına can dayanmazken,
Kırar boynumu yürürüm.
Kurdun, kusun bileceği hal değil,
Sormayın hiç Laaaaal...

Kara ferman çıkadursun yollara,
Yarin bahçesi tarumar,
Kan eder perçem
Olancası bir tutam can,
Kadasına, belasına sunduğum,
Ben öleydim loooy...

Elim boş,
Ayağım pusu.
Bir ben bileceğim oysa
Ne afat sevdim.
Bir de ağzı var dili yok
Diyarbekir Kalesi...

Açar,
Kan kırmızı yediverenler
Ve kar yağar bir yandan,
Savrulur Karacadağ,
Savrulur zozan...

Bak, bıyığım buz tuttu,
Üşüyorum da
Zemheri de uzadıkça uzadı,
Seni, baharmışın gibi düşünüyorum,
Seni, Diyarbekir gibi,

Nelere, nelere baskın gelmez ki
Seni düşünmenin tadı...
Hamravat suyu dondu,
Dicle’de dört parmak buz,

Biz kuyudan isliyoruz kaba - kacağa,
Çayı kardan demliyoruz.
Anam sır gibi saklar siyatigini, "Yel" der,
"Baharın geçer".

Bacım, ikicanlı, ağır,
Güzel kızdır, bilirsin. I
ilki bu, bir yandan saklı utanır
Ve bir yandan korkar
Ölürüm deyi.

Bir can daha çoğalacağız bu kıs.
Bebeğim, neremde saklayim seni?
Hoş gelir,
Safa gelir,
Ahmed Arif'in yeğeni...

Doğdun,
Üç gün aç tuttuk
Üç gün meme vermedik sana Adiloş Bebem,
Hasta düşmeyesin diye,
Töremiz böyle diye,
Saldır simdi memeye,

Saldır da büyü...
Bunlar,
Engerekler ve çıyanlardır,
Bunlar,
Aşımıza, ekmeğimize
Göz koyanlardır,

Tanı bunları,
Tanı da büyü...
Bu, namustur
Künyemize kazınmış,
Bu da sabır,
Ağulardan süzülmüş.
Sarıl bunlara Sarıl da büyü.

Ahmet Arif

No comments: