1. Allahın kitabından bir cüzden az olmayan günlük bir virdin olsun. Kuranı bir aydan fazla ve
üçgünden az olmayacak bir sürede hatmetmeye çalış.
2. Kuran okumayı, onu dinlemeyi va manalarını düşünmeyi güzelce yap.
3. Siyer kitablarını ve selefi salihin tarihini vaktin elverdiği ölçüde oku. Bu hususta en azından
Hummat-ul İslam kitabını oku. Peygamberimizin hadislerinden çok çok oku ve en az kırk
hadis ezberle. Bunşar da Nevevinin kırk hadisi olsun. Akaid esasları ve fıkıh teferruatlarıyla
ilgili bir risale oku.
4. Genel sağlık kontrolünden hemen geç. Herhangi bir hastalığın varsa ilacını al. Kuvvete ve
bedeni korumaya sebeb olan hususlara önem ver ve sağlığın bozulmasına sebeb olan şeylerden
kaçın.
5. Kahve, çay, vb... uyarıcı meşrubatı çok içmekten uzaklaş, zaruret olmadıkça bunları içme.
Sigara içmekten kesinlikle sakın.
6. Her hususta temizliğe önem ver. Evinde, elbiselerinde, vücudunda, iş yerinde... Çünkü bu
din, temizlik üzerine kurulmuştur.
7. Doğru sözlü ol.asla yalan söyleme.Peygamberimiz şöyle der:Doğruluk iyiliğe götürür.Kişi
doğru söylemeye devam eder.Allah katında sıddık olarak yazılıncaya kadar.Yalan da kötülüğe
götürür.Kişi yalan söylemeye devam eder.Allah indinde yalancı olarak yazılıncaya kadar.
8. Ahdine,sözüne ve vadine vefa göster.Şart ne olursa olsun bunlara muhalefet etme.
9. Cesaret ve büyük bir dayanma gücüne sahib ol. Cesaretin en faziletli olanı da hakkı
haykırmak, sır saklamak, hatasını itiraf etmek, insanların hakkını vermekte insaflı olmak ve
hiddet anında nefsine hakim olmaktır.
10. Devamlı vakarlı ol ve ciddiyeti tercih et. Vakar seni, doğru şakadan ve tebessümden de
alıkoymasın.
11. Çok Hayalı ve ince şuurlu ol, iyilik ve kötülüklerden çok etkilen. Birincisine sevin ikincisine
üzül. Zillet, yaltaklanma yağcılık derecesine varmadan mutevazi ol. Devamlı mertebenden
azını iste ki ona ulaşasın.
12. Adaletli ve bütün durumlarda doğru hükümlü ol. Kızgınlık sana iyilikleri unutturmasın, Rıza
gözünü kötülüklerden kapama. Düşmanlık seni iyilikleri unutmaya sevketmasin.Nefsinin ya da
insanlardan en yakının aleyhinde ve acı da olsa söyle.
13. Çok faal ol, umumu ait hizmetlerde yetişkin ol. Başkalarına bir iş sunabildiğin zaman
mutluluk ve sevinç hisset. Hastalara başvur, muhtaşlara yardım et, zayıfları koru,
felaketzedelerin güzel söz de olsa acılarına ortak ol... Devamlı hayır işlere koş...
14. Kalben merhametli, mert ve musamahakar ol. Affet, yumuşak ve halim ol... Hem insanlara
, hem hayvanlara yumuşak davran, bütün insanlarla muamele ve gidşatın güzel olsun. İslamın
içtimai adabını muhafaza et. Küçüklere merhametli büyüklere saygılı ol. Meclislerde başkasına
yer ver. Tecessüs yapma, bağırıp çağırma. giriş ve ayrılışta izin iste...
15. Okuma ve yazmanı sağlamlaştır. Müslüman kardeşlerin risale, gazete ve dergilerini çokça
mütalaa et. Küçük de olsa kendine ait bir kütüphanen olsun... İhtisas sahibi isen branşın da
derinleş. Genel meseleleri (islami) öylesine değinmelisin ki onları tasavvur edebilecek ve islami
düşünceye mutabık hüküm verebilecek imkanı sana versin...
16. Ne kadar zengin olursan ol, ekonomik bir işle uğraş. Sönük de olsa serbest bir meslek edin.
İlmi mevhibelerin ne kadar olursa olsun birişle uğraş.
17. Hükümet vazifelerine düşkün olma ve onları rızkın en dar kapısı olarak bil. Ama sana
verildiği zaman reddetme. Davanın vecibeleri ile tamamen çatışmadığı müddetçe bu
vazifelerden ayrılma.
18. Güzellik, sağlamlık, hilesizlik ve söze sadakat hususlarında vazifeni eksiksiz ifa etmeye çok
düşkün ol...
19. Başkalarında olan hakkını iyilikle almaya çalış üzerinde olanı da eksiksiz iade et... Durumun
müsait olunca borçlarını kesinlikle erteleme.
20. Gaye ne olursa olsun kumarın her türlüsünden uzaklaş. Ardında aciz bir kör olsada haram
kazançdan sakın...
21. Bütün muamelelerinde faizden kaçın ve kendini bu mikroptan temizle
22. İslamın iktisadi müesseselerini ve mamullerini teşvik etmek suretiyle islamın genel servetine
hizmette bulun. Durum ne olursa olsun, bir kuruşunun dahi müslüman olmayanların eline
geçmemesine çalış.
23. Malının bir kısmı ile davaya katıl, üzerine farz olan zekatını cemaate ver. Gelirin ne kadar
az olursa olsun, ondan fakir ve yoksullara bir hak ayır...
24. Az da olsa malının bir kısmını beklenmedik hadiseler için ayır ve katiyyen lüks eşyeye
kapılma.
25. Hayatın bütün görüntülerinde elinden geldiği kadar islami örf ve adetleri yaşatmaya, yabancı
adetleri yok etmeye çalış. Mesela selamlaşma, dil, tarih, kılık, kıyafet, ev eşyası, üzülme,
sevinme... bütün bunlarda sünneti takib et.
26. Gayri islami bütün mahkeme ve hükümlerden, islami fikrinle çatışan klüp, gazete, okul ve
kuruluşlardan tamamen ilişkini kes.
27. Her zaman Allahın murakabesinde olduğunu unutma, Ahreti hatırla ve ona hazırlık yap,
Allahın rızasına ulaştıran suluki merhalelerini azim ve himmetle kat et... Nafile ibadetlerle ona
yaklaş. Geceleyin namaz kılmak, en azından ayda üçgün oruç tutmak, kalbi ve lisani zikri
çokça yapmak ve çeşitli hallerde varid olan dualarla meşgul olmak bu kabildendir.
28. Taharetini güzelce yap ve devamlı abdestli bulunmaya çalış.
29. Namazını güzelce kıl, onu vaktinde eda et ve cemaat üzerinde ısrarla dur.
30. Ramazan orucunu tut gücün yetiyorsa haccını eda et, yetmiyorsa ona hazırlan...
31. Devamlı kalbinde cihad etme niyetini ve şehid olma sevgisini taşı, gicin yettiğince bunlara
hazırlan.
32. Durmadan tevbe istiğfar et. Küçük büyük tüm günahlardan sakın. Uykudan evvelki bir
müddeti nefsini muhasebeye ayır. Zamanını değerlendir. Çünkü vakit hayattır. Boşa vakit
geçirme. Şüpheli şeylerden kaçın ki harama düşmeyesin...
33. Nefsinle şiddetli bir şekilde mucadele et ki, onun yularını ele alasın; gözünü haramdan ayır.
Duygularına hakim ol.. İç güdülerine karşı mukavemetli ol. Onu daima helale ve güzele yönelt.
Onunla haram arasında engel ol...
34. İçki, sarhoş edici ve gevşeklik verici maddelerden ve bu kabilden olan her şeyden tamamen
sakın...
35. Kötü arkadaşlardan, bozguncu dostlardan ve fısk-u fucur yerlerinden uzaklaş.
36. Eğlence yerlerine yaklaşmak şöyle dursun, onlara karşı bir savaşa girişmelisin. bütün konfor
ve rehavet görüntülerinden uzaklaş.
37. Mensub bulunduğun ketibenin mensublarını iyice tanı ve kendini tanıt. Sevgi, takdir, yardım
ve tercih gibi kardeşlik haklarını mükemmel bir şekilde yerine getir ve onların toplantılarına
katıl. Kahir bir özrün ol madıkça toplantılarından geri kalma Muamelelerinde devamlı onları
kendine tercih et...
38. Özellikle emredildiğin zaman bağlantılı olduğun ve düşüncene yararı olmayan tüm
kuruluşlardan ilişkini kes.
39. Her yerde davanı yaymaya çalış, Önderlik senin her hallerine vakıf olmalıdır. Önderliği
direkt etkileyen bir işi danışmadan yapma...
40. Sürekli cemaatle ruhen ve amelen bağlantılı ol ve kendini daima kışlasında emir bekleyen bir
asker gibi kabul et.
Thursday, March 29, 2007
Sözler3
Zübeyir Ağabey Hakkında
Zübeyir Gündüzalp'dan:
Ey nefsim!
Her karşılaştığın kimseye hastalığından bahsetme. Bilmeyerek evhama düşmeğe sebebiyet verme. Hastalığına ehemmiyet verdikçe şişer. Ehemmiyet vermezsen söner. Dualar edip manevî imdadına yetişilmesi için sana daimi duacı olacak bir nur kardeşine hastalığını arzetmek olabilir.
Ey nefsim!
İstikrarlı, sebatlı ve ihlaslı çalışman din kardeşlerinin Risale-i Nur hizmetkârlarının kuvve-i maneviyelerinin takviyesine, halisane hizmetlerinde gayret, faaliyet ve himmetlerini arttırmaya sebep olabilir. Haberin ve taalukun olmadan Fazl-ı İlâhi ile husule gelecek bu azim netice ve sevaptan tenperverliğe ve istirahat döşeğine sukût etmemek için daima çalışkan ve faal ol. Bu saadet ve zevkin ferah ve sürurdan mahrum olmamanın yegâne çaresi, istikrarlı ve az da olsa Nurlara devamlı çalışmaktır.
Ey nefsim!
Herhangi yakın kardeş ve arkadaşın senin hakkında sistemli ve menfî bir surette dedikodu yapabilir. Bunlar senin kulağına gelirse, sana nakledilirse, hiç aldırış etme, misilleme yapma, onu helâl et. Bu kâmilâne muameleden ve ahlâk-ı âliyeyi bilfiil imtisalden sen kazançlısın. Merak etme sana ve hizmetine yapılan kötü fenalıklar zarar vermez. Eğer mücadele ve münazara edersen işte sen o zaman zararlısın. Ahmaksın, cahil ve aptalsın!
Ey hâl ve ahvalin su-i infial uyandırdığından habersiz ve gücendirici olan nefsim!
Senden büyük bir nur ağabeyin veya kardeşin, bir meclis-i nûriyede ve derste nûranî sohbetler ederken meslek-i nûriyeden bahsederken "daima öğrenmeye ve yetişmeye muhtacım" diye dinle aynı mevzû hakkındsa mütemmim veya fazla malûmatın da olsa sus..! Zira edebe muhaliftir. Cemaat efradından birkaç veya birçoklarının konuşmasına belki de mevzû dışına çıkılmasına sebep olursun. Muvafık olmayan birşey konuşulsa, gerek nur ağabey ve gerek nur kardeşinin o ahenkli sohbette hata ve savabını yapma. Dilini tut konuşma. İcap ederse Risale-i Nur'dan okuyarak yalınızca onun ıttılaına mütevâzıâne ve mahviyetkârane arzet. yoksa: Bed haşin ve sert bir konuşma ile ve asık bir suratla hiçbirşeyin halledilemeyeceğini, münakaşaya az da olsa o muvafık ve mutabık olmayan veya menfî bulunana bir meseleyi o şekilde halletmeye çalışmak, cemaat içinde bazı benimseyecekler bulunacağını ve fikirleri bulunduracağını böylece faydalı olacağım derken zarar vermek ahmaklığı olacağını daima hatırla -zira kütüb-ü İslâmiye'de ahmaklığın tarifi budur- Hayatî bir düstur ittihaz et.
Ey mütekebbir ve mağrur nefsim!
Eğer sen kendini mağrur ve mütekebbir bilmezsen mutlak ve muhtemeldir ki; nefsin aldatıyor ve aklın taalluk etmiyor. Bunun için bilhassa ve bilhassa genç nur kardeşlerin herhengi bir fikir serdeylese ama mutabık ama mutabık değil, bunu tevâzu, mahviyet ve sukûnetle dinle.Aynı anda onu rencide etmeyerek dinle. Zira belki Nur Külliyâtı'nı tam okumayabilir veya o noktayı tam intikâl etmeyebilir. Bu sebeple Risale-i Nur mesleğinin en mühim bir esası olan şefkâtle, sukûnetle ve o anda müsamaha ile karşılayıp pek mücmel ve mülâyim bir cevap vererek de ki :
" Ben bunu şu anda kendim bilsem de söylemek istemiyorum. Sizinle beraberce Risale-i Nur veya lâhikalarda araştıralım bulalım. Bu düsturla kalbin mutmain ve aklın tatmin olur kanaatindeyim. Onun için yalnız başbaşa kalıp okuyalım."
diye cevaplandır.
"Gerek indî gerek şahsî veya başka şeylerden aldığım herhengi bir sözü size nakledebilirim. Bu ise size Risale-i Nur'un mesleğine bir perde olabilir. Bu mutlak ve mücerrebtir. Emsalleri kırk senedir pek çoktur "
diyerek... Üstâd-ı Pâkimizin mazhar olduğu İsm-i Hakîm ve Rahîm'e ittibâ ederek o genci gücendirme. Akıl ve kalbinde su-i infiâl ve su- i tefehhüm uyandırma.
GÜZEL SÖZLER
NE OL , NE OLMA !
Günlerini say, servetini say, büyüklerini say ama yerinde sayma !
Fidan besle, gariban besle, çocuk besle ama kin besleme !
Davet et, hayret et, aff`et, tövbe et ama ihanet etme !
Parani ver, Selam ver, canini ver ama sirrini verme !
Oku, okumaktan zarar gelmez ama lanet okuma !
Esini begen, asini begen ama kendini begenme !
Elini aç, gözünü aç, kapini aç ama agzini açma !
Emek ver, kulak ver, bilgi ver ama bos verme !
Satici ol, alici ol, bulucu ol ama bölücü olma !
Zulmü devir, nefsi devir ama çam devirme !
Ev al, araba al, abdest al ama beddua alma !
Hedefe kos, yardima kos ama ortak kosma !
Rakibini geç, sinifini geç ama gülüp geçme !
Yaklas, konus, tanis ama usaklasma !
Seslen, uslan ama yaslanma !
Dogrul, devril ama egrilme !
Itil, atil ama satilma !
YEDI ÖGÜT
Cömertlikte yardim etmede akar su gibi ol,
Sefkat ve merhamette günes gibi ol,
Baskalarinin kusurunu örtmede gece gibi ol,
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol,
Tevâzû ve alçakgönüllülükte toprak gibi ol,
Hosgörülükte deniz gibi ol,
Ya oldugun gibi görün,
Ya göründügün gibi ol !
( MEVLÂNÂ )
Her istedigini söyleyen, istemedigini isitir.
Bil ki;
Baskasindan sana LAF GETIREN,
Senden de baskasina
LAF GÖTÜRÜR.
Zulmüyle âbâd olanin ahiri berbâd olur!
(Bediüzzaman)
Güzel gören güzel düsünür, güzel düsünen hayatindan lezzet alir.
(Bediüzzaman)
Bil ki, sana söz tasiyan, senden de tasir.
Seni sende olmayanla öven kimsenin,
seni sende olmayan seyle kötülemesinden emin olamazsin.
(Hasan-i Basrî)
Baskasi düstü mü <> deriz.
Kendimiz düsünce, bastigimiz tahtanin cürük olmasindan sikayet ederiz.
(Cenap Sehabettin)
Kardesinin seni, senin giyabinda nasil anmasini istiyorsan,
sen de onu, onun giyabinda öyle an.
(Süfyân es-Sevrî)
Sonunda özür dilemek zorunda kalacagin bir sözü önceden söyleme
Söz ok gibidir. Senden cikti mi, artik sen ona degil,
o sana hâkim olur.
(Imam Safii)
Bil ki, senin lehine söz tasiyan kimse aleyhine de tasir;
sana nakleden, senden de nakleder.
(Imam Safii)
Bu dünyaya istedigimiz gibi gelmedik,
Bu dünyadan istedigimiz gibi gidemeyiz.
(Ömer Hayyam)
Kücük seylere gereginden fazla önem verenler,
elinden büyük is gelmeyenlerdir.
(Eflatun)
--------------------------------------------------------------------------------
ALCAK YERDE TEPECiK, KENDiNi DAG SANAR
(Sinâsî)
--------------------------------------------------------------------------------
Lâyemût degilsin, basibos degilsin, bir vazifen var.
Gururu birak, seni yaratani düsün, kabre girecegini bil,
öyle hazirlan.
(Bediüzzaman)
--------------------------------------------------------------------------------
Her söyledigin HAK olsun
Fakat her HAKKI söylemek
senin HAKKIN degildir:
(Bediüzzaman)
--------------------------------------------------------------------------------
HAKSIZLIGA BAS KALDIRMAYANLAR,
ONLARDAN GELECEK HER KÖTÜLÜGE
KATLANMALIDIRLAR
(Hz. Ali)
--------------------------------------------------------------------------------
Dünyada en huzursuz kimse, gönlünde hased ve kin tutandir.
(Imam Safii)
--------------------------------------------------------------------------------
Namaz kilmaktan yay, oruc tutmaktan civi gibi olsaniz da
haram ve süpheli seylerden kacmadikca
Allah o ibadetleri kabul etmez
(Abdullah bin Ömer)
--------------------------------------------------------------------------------
Bil ki, cocugu ile övünen, aslinda kendini övmektedir.
--------------------------------------------------------------------------------
Az Nimeti az sanma,kimden geldi ona bak
Az günahi az sanma kime karsi ona bak!
( Kalemdar)
Zübeyir Gündüzalp'dan:
Ey nefsim!
Her karşılaştığın kimseye hastalığından bahsetme. Bilmeyerek evhama düşmeğe sebebiyet verme. Hastalığına ehemmiyet verdikçe şişer. Ehemmiyet vermezsen söner. Dualar edip manevî imdadına yetişilmesi için sana daimi duacı olacak bir nur kardeşine hastalığını arzetmek olabilir.
Ey nefsim!
İstikrarlı, sebatlı ve ihlaslı çalışman din kardeşlerinin Risale-i Nur hizmetkârlarının kuvve-i maneviyelerinin takviyesine, halisane hizmetlerinde gayret, faaliyet ve himmetlerini arttırmaya sebep olabilir. Haberin ve taalukun olmadan Fazl-ı İlâhi ile husule gelecek bu azim netice ve sevaptan tenperverliğe ve istirahat döşeğine sukût etmemek için daima çalışkan ve faal ol. Bu saadet ve zevkin ferah ve sürurdan mahrum olmamanın yegâne çaresi, istikrarlı ve az da olsa Nurlara devamlı çalışmaktır.
Ey nefsim!
Herhangi yakın kardeş ve arkadaşın senin hakkında sistemli ve menfî bir surette dedikodu yapabilir. Bunlar senin kulağına gelirse, sana nakledilirse, hiç aldırış etme, misilleme yapma, onu helâl et. Bu kâmilâne muameleden ve ahlâk-ı âliyeyi bilfiil imtisalden sen kazançlısın. Merak etme sana ve hizmetine yapılan kötü fenalıklar zarar vermez. Eğer mücadele ve münazara edersen işte sen o zaman zararlısın. Ahmaksın, cahil ve aptalsın!
Ey hâl ve ahvalin su-i infial uyandırdığından habersiz ve gücendirici olan nefsim!
Senden büyük bir nur ağabeyin veya kardeşin, bir meclis-i nûriyede ve derste nûranî sohbetler ederken meslek-i nûriyeden bahsederken "daima öğrenmeye ve yetişmeye muhtacım" diye dinle aynı mevzû hakkındsa mütemmim veya fazla malûmatın da olsa sus..! Zira edebe muhaliftir. Cemaat efradından birkaç veya birçoklarının konuşmasına belki de mevzû dışına çıkılmasına sebep olursun. Muvafık olmayan birşey konuşulsa, gerek nur ağabey ve gerek nur kardeşinin o ahenkli sohbette hata ve savabını yapma. Dilini tut konuşma. İcap ederse Risale-i Nur'dan okuyarak yalınızca onun ıttılaına mütevâzıâne ve mahviyetkârane arzet. yoksa: Bed haşin ve sert bir konuşma ile ve asık bir suratla hiçbirşeyin halledilemeyeceğini, münakaşaya az da olsa o muvafık ve mutabık olmayan veya menfî bulunana bir meseleyi o şekilde halletmeye çalışmak, cemaat içinde bazı benimseyecekler bulunacağını ve fikirleri bulunduracağını böylece faydalı olacağım derken zarar vermek ahmaklığı olacağını daima hatırla -zira kütüb-ü İslâmiye'de ahmaklığın tarifi budur- Hayatî bir düstur ittihaz et.
Ey mütekebbir ve mağrur nefsim!
Eğer sen kendini mağrur ve mütekebbir bilmezsen mutlak ve muhtemeldir ki; nefsin aldatıyor ve aklın taalluk etmiyor. Bunun için bilhassa ve bilhassa genç nur kardeşlerin herhengi bir fikir serdeylese ama mutabık ama mutabık değil, bunu tevâzu, mahviyet ve sukûnetle dinle.Aynı anda onu rencide etmeyerek dinle. Zira belki Nur Külliyâtı'nı tam okumayabilir veya o noktayı tam intikâl etmeyebilir. Bu sebeple Risale-i Nur mesleğinin en mühim bir esası olan şefkâtle, sukûnetle ve o anda müsamaha ile karşılayıp pek mücmel ve mülâyim bir cevap vererek de ki :
" Ben bunu şu anda kendim bilsem de söylemek istemiyorum. Sizinle beraberce Risale-i Nur veya lâhikalarda araştıralım bulalım. Bu düsturla kalbin mutmain ve aklın tatmin olur kanaatindeyim. Onun için yalnız başbaşa kalıp okuyalım."
diye cevaplandır.
"Gerek indî gerek şahsî veya başka şeylerden aldığım herhengi bir sözü size nakledebilirim. Bu ise size Risale-i Nur'un mesleğine bir perde olabilir. Bu mutlak ve mücerrebtir. Emsalleri kırk senedir pek çoktur "
diyerek... Üstâd-ı Pâkimizin mazhar olduğu İsm-i Hakîm ve Rahîm'e ittibâ ederek o genci gücendirme. Akıl ve kalbinde su-i infiâl ve su- i tefehhüm uyandırma.
GÜZEL SÖZLER
NE OL , NE OLMA !
Günlerini say, servetini say, büyüklerini say ama yerinde sayma !
Fidan besle, gariban besle, çocuk besle ama kin besleme !
Davet et, hayret et, aff`et, tövbe et ama ihanet etme !
Parani ver, Selam ver, canini ver ama sirrini verme !
Oku, okumaktan zarar gelmez ama lanet okuma !
Esini begen, asini begen ama kendini begenme !
Elini aç, gözünü aç, kapini aç ama agzini açma !
Emek ver, kulak ver, bilgi ver ama bos verme !
Satici ol, alici ol, bulucu ol ama bölücü olma !
Zulmü devir, nefsi devir ama çam devirme !
Ev al, araba al, abdest al ama beddua alma !
Hedefe kos, yardima kos ama ortak kosma !
Rakibini geç, sinifini geç ama gülüp geçme !
Yaklas, konus, tanis ama usaklasma !
Seslen, uslan ama yaslanma !
Dogrul, devril ama egrilme !
Itil, atil ama satilma !
YEDI ÖGÜT
Cömertlikte yardim etmede akar su gibi ol,
Sefkat ve merhamette günes gibi ol,
Baskalarinin kusurunu örtmede gece gibi ol,
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol,
Tevâzû ve alçakgönüllülükte toprak gibi ol,
Hosgörülükte deniz gibi ol,
Ya oldugun gibi görün,
Ya göründügün gibi ol !
( MEVLÂNÂ )
Her istedigini söyleyen, istemedigini isitir.
Bil ki;
Baskasindan sana LAF GETIREN,
Senden de baskasina
LAF GÖTÜRÜR.
Zulmüyle âbâd olanin ahiri berbâd olur!
(Bediüzzaman)
Güzel gören güzel düsünür, güzel düsünen hayatindan lezzet alir.
(Bediüzzaman)
Bil ki, sana söz tasiyan, senden de tasir.
Seni sende olmayanla öven kimsenin,
seni sende olmayan seyle kötülemesinden emin olamazsin.
(Hasan-i Basrî)
Baskasi düstü mü <
Kendimiz düsünce, bastigimiz tahtanin cürük olmasindan sikayet ederiz.
(Cenap Sehabettin)
Kardesinin seni, senin giyabinda nasil anmasini istiyorsan,
sen de onu, onun giyabinda öyle an.
(Süfyân es-Sevrî)
Sonunda özür dilemek zorunda kalacagin bir sözü önceden söyleme
Söz ok gibidir. Senden cikti mi, artik sen ona degil,
o sana hâkim olur.
(Imam Safii)
Bil ki, senin lehine söz tasiyan kimse aleyhine de tasir;
sana nakleden, senden de nakleder.
(Imam Safii)
Bu dünyaya istedigimiz gibi gelmedik,
Bu dünyadan istedigimiz gibi gidemeyiz.
(Ömer Hayyam)
Kücük seylere gereginden fazla önem verenler,
elinden büyük is gelmeyenlerdir.
(Eflatun)
--------------------------------------------------------------------------------
ALCAK YERDE TEPECiK, KENDiNi DAG SANAR
(Sinâsî)
--------------------------------------------------------------------------------
Lâyemût degilsin, basibos degilsin, bir vazifen var.
Gururu birak, seni yaratani düsün, kabre girecegini bil,
öyle hazirlan.
(Bediüzzaman)
--------------------------------------------------------------------------------
Her söyledigin HAK olsun
Fakat her HAKKI söylemek
senin HAKKIN degildir:
(Bediüzzaman)
--------------------------------------------------------------------------------
HAKSIZLIGA BAS KALDIRMAYANLAR,
ONLARDAN GELECEK HER KÖTÜLÜGE
KATLANMALIDIRLAR
(Hz. Ali)
--------------------------------------------------------------------------------
Dünyada en huzursuz kimse, gönlünde hased ve kin tutandir.
(Imam Safii)
--------------------------------------------------------------------------------
Namaz kilmaktan yay, oruc tutmaktan civi gibi olsaniz da
haram ve süpheli seylerden kacmadikca
Allah o ibadetleri kabul etmez
(Abdullah bin Ömer)
--------------------------------------------------------------------------------
Bil ki, cocugu ile övünen, aslinda kendini övmektedir.
--------------------------------------------------------------------------------
Az Nimeti az sanma,kimden geldi ona bak
Az günahi az sanma kime karsi ona bak!
( Kalemdar)
Sözler2
Erzurumlu Ibrahim Hakki Hazretlerinden:
DÜNYA ILE OLAN ZARARDADIR
Ey aziz, Evliya-i kiramin hallerine kavusmak, itikadi düzeltmek, namazlari vaktinde kilmak, sehvetin arzularini unutmak, sifatlari bilmek ve zat-i ilahiyi sevmekle olur., Dünya ile olan gönül zarardadir. Ukbâ ile olan gönül erir. Mevlâ ile olan gönül temiz ve ne güzeldir.
Gafilin kalbi dünyaya baglidir. Zâhidin kalbi ukbâya baglidir. Ârif'in kalbi Mevlâya baglidir. Gönül, çok sefkatli bir arkadastir. Kalbin Hakk ile olsun ve kalibin halk ile kalsin.
Ey Aziz! Dil insanin terazisidir. Üç sey her belayi kendine çeker: Ciddi olmayan konusma, saka ve saçma sözdür. Arkadaslarin giybeti rezalettir. Saka heybeti kiran afettir, minnet
cömertligi yikan felakettir. Konusursan, dogru söyle, söz verirsen tut, tatli konusmak ve sesle selam sünnet-i kiramdir. Yumusak söz ve bol selam insanlarin sevgisini kazandirir.
Ey Aziz! Zikrullahin en üstünü, sessiz olarak kalb huzuru ile Lailahe illallah kelime-i tayyibesini tekrardir. Zikrullah, kalblerin nuru, ruhlarin huzurudur. Zikrullah bedene lezzet, ruha kuvvettir. Gözlerin cilasi, sirlarin nurudur. Arifin adeti, Allahü Teâlâ'yi zikr ve O'ndan baskasini unutmaktir. Zikrullah sadra cila, akla nurdur. Kalblerin hayati, mahbubun likasidir. Dilin adeti, kalbin düsüncesidir. Hakki zikredeni, Hak da zikreder.
ABDÜLKADIR GEYLANI HAZRETLERINDEN:
KÂLBINDEKI PUTLARI KIR!
Sen, hiç, Nebî Sallâllahü Aleyhi Vesellem’in su sözünü isitmedin mi?
- Bir kimse ki , yedigini-içtigini nasil ve nereden kazandigina aldiris etmezse Allah da onu cehennemin kapilarinin hangisinden sokacagina aldirmaz .
Melekler içinde suret bulunan bir eve girmezlerse, içinde bir sürü suretlerle putlarin bulundugu senin kalbine nasil girer?
Mü’min dünyada gariptir, yalnizdir. Zahid de âhiretle ilgili hususlarda gariptir. Ârif ise Allah’dan baska hersey yaninda gariptir, yalnizdir. Mü’min dünyada âdetâ zindandadir. Bol rizik içinde bulunsa ve genis evlerde otursa bile...Âile efrâdi; malinda, mevkiinde istedikleri gibi tasarruf ederler. Nes’elenirler. Etrafinda gülerler, oynarlar. O ise gizli bir zindan içindedir. Nes’esi yüzündedir. Kederi kalbindedir.
Dünyâ hayâtinin içyüzünü iyi bilir. Kalben onu terkeder, bosar. Ilk bosayisi talâkdir, bir bosayisdir. Çünkü bütün dünyevî imkanlarinin tamamen elden gitmesinden korkar. O, bu hâlet içindeyken bir de görür ki, ahiret kapisini açmis, güzel yüzü bütün parlakligi ile karsisinda duruyor. Onu görünce, dünyayi bir kere daha bosar. Fakat dünya (dünyevi zevkler, hazlar) gelir, kendisinin boynuna sarilir.Bunun üzerine o da onu üç talâkta birden bosar. Ve varir, ahiretin yaninda durur. O orada dururken, birden siddetli bir nur lemeân eder, parlar. Bu Azîz ve Celâl olan Hakk’in nurudur. Onu görünce bir kere daha bosar. Bu sirada dünyâ kendisine sorar
- Beni niçin bosadin?
O, cevaben der ki:
- Senden daha güzelini gördüm.
Baska bir zaman, dünya yine sorar:
- Beni niçin bosadin?
O da der:
- Çünkü sen, gelip-geçicisin. Aldatici türlü sekillerle ve kiyafetlerle bürünmüs birisisin.Aslin hâlen su göründügünden baskadir. Bu durumda seni nasil bosamayayim?...
Iste o anda, artik o müminin , Rabbini tanimis olmasi tahakkuk eder. Böylece, mâsivâdan (Allah’dan gayri herseyin) karsisinda hür duruma gelir. Dünya ile ahiret karsisinda ise garip ve kimsesiz duruma düser. Çünkü o dünyanin da ahiretin de uzaklarindadir. Onun nazarinda, dünya da ahiret de nâmevcut (yok) mesâbsindedir.
Insanlara güvenip baglanma duygularinin koptugu, Allah’a olan sevgi baglarinin da saglamlastigi bir an, bil ki Allah seni kendisine dost olarak seçmistir. O’nun bu seçisini garip bulma. Kim ki Izzet ve Celal sahibi Hakk’in yolunda yürüme ve onunla birlikte bulunma hususunda sabir gösterirse, o, Allah’in acâib ve hikmetli lûtuflarini görür. Kim iki fakirlige sabreder tahammül gösterirse pesinden zenginlik gelir.
Zîra, surasi bir gerçekdir ki, kendilerine peygamberlik verilenlerin çogu çobanlardan, velîlik verilenlerin ekserisi de kölelerle gariplerdendir.
Kul, her zaman Allah için tevâzuu gösterirse O, onu, aziz eyler, efendi mertebesine yükseltir. Her ne zaman alçak gönüllü davranirsa Allah onu yüceltir. Aziz kilan odur. Muvaffakiyet veren O’dur. Kolaylik veren O’dur. Eger o olmasaydi, O’nun lûtfu olmasaydi, biz O’nu taniyamazdik.
Ey, amelleri ile övünenler! Ey amellerine magrur olanlar! Ey, amelleri ile böbürlenenler! Ne de cahilsiniz! Ne de bilgisizsiniz! Eger Allah’in tevfîki olmasaydi ne namaz kilmaga muktedir olabilirsiniz ne oruç tutmaga ne sabirli olmaga.
Sizler övünme mevkiinde degil, bilakis sükretme durumundasiniz. Övünmege hakkiniz yok. Sükretme vazifeniz var...EY OGUL!
Haram yemek kâlbini öldürür. Helâl yemek ise onu ihya eder. Lokma vardir kalbini nurlandirir. Lokma vardir onu karartir. Lokma vardir seni dünya ile istigal eder hale getirir. Lokma vardir, seni dünya ile ahiretin Yaradani’na ragbet ettirir.
Haram yemek, seni sirf dünya ile istigâle sürükler ve sana günahlari hos gösterir. Mubâh yiyecekler seni ahiret ile istigale sevk eder ve sana tâatleri sevdirir. Helâl yiyecekler ise senin kalbini Allah’a yakinlastirir.
Bu yiyecekler, ancak ma’rifetullah ile yâni Allah’i tanimakla bilinir. Ma’rifetullah ise defterlerde ve kitaplarda degil kalblerde bulunur. Ma’rifetullah haktan gelir. O’nun mahlükatindan gelmez. Aziz ve Celal olan Allah’i tanimak, yani ma’rifetullah, Allah’in ahkâmi tasdik edip sidk ile tatbik ettikten ve yasadiktan sonra hâsil olur.
Allah’i tevhidden ve yalniz O’na güvenip dayandiktan sonra hâsil olur. Yaratilanlarin sevgisinden ve onlara dayanip güvenmekten bütünüyle siyrildiktan sonra hâsil olur.
Sen Allah’i nasil taniyor, nasil biliyorsun ki? Sen ancak yemeyi, içmeyi giyinmeyi ve evlenmeyi biliyorsun. Üstelik bunlar nasil olursa olsun, neredengelirse gelsin, hiç aldirista etmiyorsun. Sen, hiç, Nebî Sallâllahü Aleyhi Vesellem’in su sözünü isitmedin mi?
- Bir kimse ki , yedigini-içtigini nasil ve nereden kazandigina aldiris etmezse Allah da onu cehennemin kapilarinin hangisinden sokacagina aldirmaz .
Izzet ve celâl sahibi Hakk’in evi olan kalbini tahliye et, bosalt. Orada Allah sevgisinden baska hiç bir seye yer verme. Melekler içinde suret bulunan bir eve girmezlerse, içinde bir sürü suretlerle putlarin bulundugu senin kalbine nasil girer? Mâsivadan gayri her sey bir puttur. Allah’dan gayri her sey bir puttur. Öyleyse sen putlari kir.
Evi temizle. Iste o zaman evin sahibinin orada hazir oldugunu göreceksin.
Allah’im, bizi, seni kendimizden razi edecek amelleri islemege muvaffak eyle.
Ey Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver. Ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabindan koru!...
Bir Anneden Kızına Mektup http://tevhidweb.cjb.net
Bir Anneden Kızına Mektup :
Yavrum! Şimdi sana kırk yıllık evliliğimin tecrübelerine dayanarak bazı nasihatlerde bulunacağım. Bu nasihatlerime uyarsan dünyada mutlu bir ömür geçirdiğin gibi, âhırette de ebedî saâdete ulaşırsın.
1 - Kanaatkâr ol! Yâni, kocan tarafından getirilen yiyecek ve giyecek herşeyi memnuniyetle kabul et! Çünkü, kanaat, kalbi huzûra kavuşturur.
2 - Söylenenleri dâima iyi dinle ve kocanın meşrû emirlerine itaat et!
3 - Evin ve her şeyin her zaman, temiz, muntazam ve düzenli olsun!
4 - Eşinin yemek saati ile uyku saatine dikkat etmelisin! Açlık insanı huysuz eder, uykusuzluk ise, öfkelendirir.
5 - Evinin mallarını ve eşyasını iyi koru! Yaptığın işleri, iyilikleri başa kakma! İyiliğe karşı iyilik çabuk unutulur, fakat kötülüğe karşı yapılan iyilik unutulmaz.
6 - Eşinin yakınlarına güzel muâmelede bulun! Kocanın hatâlarını, yalnız iken, yumuşak bir şekilde söyle!
7 - Koca! nın sırlarını hiç kimseye söyleme! Karı-koca arasındaki sırlar kabre berâberlerinde gömülmelidir.
8 - Eşinin üzüntüsünü ve neşesini paylaş! Ona her yönüyle iyi bir hayat arkadaşı ol! Yalan, yuvayı içten içe yıkan bir kurttur.
9 - Aranızdaki problemleri kendiniz hâlledin! Sakın bunları, bize ve başkasına taşıma! Kimseden medet umma!
10 - Kocandan, almakta zorlanacağı, gücünün yetmeyeceği şeyleri isteme!
11 - Kadının güzel huylusu, eşine Cennet nîmetidir. Sen kocana Cennet nîmeti ol! Azap çektirme!
Bunları yapabilmen, ancak, onun isteklerini kendi isteklerine, onun rızâsını kendi arzularına tercih etmenle mümkün olabilir. Hep kendi istek ve arzularını ön plâna çıkartırsan, bu nasihatleri tutman mümkün olmaz.
Bişr-i Hafi Hazretleri'nden Tavsiyeler http://tevhidweb.cjb.net
Bişr-i Hafi Hazretleri'nden :
"Kardeşlerim! Dün öldü, bu gün can veriyor, yarın henüz doğmadı. zamanın kıymetini bilin. ömrü boş işler peşinde harcamayın. şöhretten sakının. insanlar bu gün över; yarın söverler. ölçünüz Allah Rızası olsun. Şükredin; bütün azalarınızla şükrederek, gerçek şükredenlerden olun. sadece dille şükreden kimsenin şükrü az olur. gözün şükrü, bir hayır gördüğü zaman ibret almak, şer gördüğü zaman örtmektir. kulağın şükrü, bir hayır işitirse onu ezberlemek, şer işitirse onu unutmaktır. ellerin şükrü harama uzanmamaktır. midenin şükrü helal yemek; ayakların şükrü harama gitmemektir. kim böyle yaparsa gerçek şükredenlerden olur. Öfkelenmeyin. öfke ve şehvet insanı küfre götürür. kişi gazabını yenmedikçe takva sahibi olamaz. Sabredin. sabır güzeldir. susmak sabırdandır. makamların en yükseği fakirliğe sabretmektir. Dünya ve ahiret rahatınız için kötü ahlak sahipleriyle görüşmeyin. Ey Müminler! nefsinizin kölesi olmayın."
DÜNYA ILE OLAN ZARARDADIR
Ey aziz, Evliya-i kiramin hallerine kavusmak, itikadi düzeltmek, namazlari vaktinde kilmak, sehvetin arzularini unutmak, sifatlari bilmek ve zat-i ilahiyi sevmekle olur., Dünya ile olan gönül zarardadir. Ukbâ ile olan gönül erir. Mevlâ ile olan gönül temiz ve ne güzeldir.
Gafilin kalbi dünyaya baglidir. Zâhidin kalbi ukbâya baglidir. Ârif'in kalbi Mevlâya baglidir. Gönül, çok sefkatli bir arkadastir. Kalbin Hakk ile olsun ve kalibin halk ile kalsin.
Ey Aziz! Dil insanin terazisidir. Üç sey her belayi kendine çeker: Ciddi olmayan konusma, saka ve saçma sözdür. Arkadaslarin giybeti rezalettir. Saka heybeti kiran afettir, minnet
cömertligi yikan felakettir. Konusursan, dogru söyle, söz verirsen tut, tatli konusmak ve sesle selam sünnet-i kiramdir. Yumusak söz ve bol selam insanlarin sevgisini kazandirir.
Ey Aziz! Zikrullahin en üstünü, sessiz olarak kalb huzuru ile Lailahe illallah kelime-i tayyibesini tekrardir. Zikrullah, kalblerin nuru, ruhlarin huzurudur. Zikrullah bedene lezzet, ruha kuvvettir. Gözlerin cilasi, sirlarin nurudur. Arifin adeti, Allahü Teâlâ'yi zikr ve O'ndan baskasini unutmaktir. Zikrullah sadra cila, akla nurdur. Kalblerin hayati, mahbubun likasidir. Dilin adeti, kalbin düsüncesidir. Hakki zikredeni, Hak da zikreder.
ABDÜLKADIR GEYLANI HAZRETLERINDEN:
KÂLBINDEKI PUTLARI KIR!
Sen, hiç, Nebî Sallâllahü Aleyhi Vesellem’in su sözünü isitmedin mi?
- Bir kimse ki , yedigini-içtigini nasil ve nereden kazandigina aldiris etmezse Allah da onu cehennemin kapilarinin hangisinden sokacagina aldirmaz .
Melekler içinde suret bulunan bir eve girmezlerse, içinde bir sürü suretlerle putlarin bulundugu senin kalbine nasil girer?
Mü’min dünyada gariptir, yalnizdir. Zahid de âhiretle ilgili hususlarda gariptir. Ârif ise Allah’dan baska hersey yaninda gariptir, yalnizdir. Mü’min dünyada âdetâ zindandadir. Bol rizik içinde bulunsa ve genis evlerde otursa bile...Âile efrâdi; malinda, mevkiinde istedikleri gibi tasarruf ederler. Nes’elenirler. Etrafinda gülerler, oynarlar. O ise gizli bir zindan içindedir. Nes’esi yüzündedir. Kederi kalbindedir.
Dünyâ hayâtinin içyüzünü iyi bilir. Kalben onu terkeder, bosar. Ilk bosayisi talâkdir, bir bosayisdir. Çünkü bütün dünyevî imkanlarinin tamamen elden gitmesinden korkar. O, bu hâlet içindeyken bir de görür ki, ahiret kapisini açmis, güzel yüzü bütün parlakligi ile karsisinda duruyor. Onu görünce, dünyayi bir kere daha bosar. Fakat dünya (dünyevi zevkler, hazlar) gelir, kendisinin boynuna sarilir.Bunun üzerine o da onu üç talâkta birden bosar. Ve varir, ahiretin yaninda durur. O orada dururken, birden siddetli bir nur lemeân eder, parlar. Bu Azîz ve Celâl olan Hakk’in nurudur. Onu görünce bir kere daha bosar. Bu sirada dünyâ kendisine sorar
- Beni niçin bosadin?
O, cevaben der ki:
- Senden daha güzelini gördüm.
Baska bir zaman, dünya yine sorar:
- Beni niçin bosadin?
O da der:
- Çünkü sen, gelip-geçicisin. Aldatici türlü sekillerle ve kiyafetlerle bürünmüs birisisin.Aslin hâlen su göründügünden baskadir. Bu durumda seni nasil bosamayayim?...
Iste o anda, artik o müminin , Rabbini tanimis olmasi tahakkuk eder. Böylece, mâsivâdan (Allah’dan gayri herseyin) karsisinda hür duruma gelir. Dünya ile ahiret karsisinda ise garip ve kimsesiz duruma düser. Çünkü o dünyanin da ahiretin de uzaklarindadir. Onun nazarinda, dünya da ahiret de nâmevcut (yok) mesâbsindedir.
Insanlara güvenip baglanma duygularinin koptugu, Allah’a olan sevgi baglarinin da saglamlastigi bir an, bil ki Allah seni kendisine dost olarak seçmistir. O’nun bu seçisini garip bulma. Kim ki Izzet ve Celal sahibi Hakk’in yolunda yürüme ve onunla birlikte bulunma hususunda sabir gösterirse, o, Allah’in acâib ve hikmetli lûtuflarini görür. Kim iki fakirlige sabreder tahammül gösterirse pesinden zenginlik gelir.
Zîra, surasi bir gerçekdir ki, kendilerine peygamberlik verilenlerin çogu çobanlardan, velîlik verilenlerin ekserisi de kölelerle gariplerdendir.
Kul, her zaman Allah için tevâzuu gösterirse O, onu, aziz eyler, efendi mertebesine yükseltir. Her ne zaman alçak gönüllü davranirsa Allah onu yüceltir. Aziz kilan odur. Muvaffakiyet veren O’dur. Kolaylik veren O’dur. Eger o olmasaydi, O’nun lûtfu olmasaydi, biz O’nu taniyamazdik.
Ey, amelleri ile övünenler! Ey amellerine magrur olanlar! Ey, amelleri ile böbürlenenler! Ne de cahilsiniz! Ne de bilgisizsiniz! Eger Allah’in tevfîki olmasaydi ne namaz kilmaga muktedir olabilirsiniz ne oruç tutmaga ne sabirli olmaga.
Sizler övünme mevkiinde degil, bilakis sükretme durumundasiniz. Övünmege hakkiniz yok. Sükretme vazifeniz var...EY OGUL!
Haram yemek kâlbini öldürür. Helâl yemek ise onu ihya eder. Lokma vardir kalbini nurlandirir. Lokma vardir onu karartir. Lokma vardir seni dünya ile istigal eder hale getirir. Lokma vardir, seni dünya ile ahiretin Yaradani’na ragbet ettirir.
Haram yemek, seni sirf dünya ile istigâle sürükler ve sana günahlari hos gösterir. Mubâh yiyecekler seni ahiret ile istigale sevk eder ve sana tâatleri sevdirir. Helâl yiyecekler ise senin kalbini Allah’a yakinlastirir.
Bu yiyecekler, ancak ma’rifetullah ile yâni Allah’i tanimakla bilinir. Ma’rifetullah ise defterlerde ve kitaplarda degil kalblerde bulunur. Ma’rifetullah haktan gelir. O’nun mahlükatindan gelmez. Aziz ve Celal olan Allah’i tanimak, yani ma’rifetullah, Allah’in ahkâmi tasdik edip sidk ile tatbik ettikten ve yasadiktan sonra hâsil olur.
Allah’i tevhidden ve yalniz O’na güvenip dayandiktan sonra hâsil olur. Yaratilanlarin sevgisinden ve onlara dayanip güvenmekten bütünüyle siyrildiktan sonra hâsil olur.
Sen Allah’i nasil taniyor, nasil biliyorsun ki? Sen ancak yemeyi, içmeyi giyinmeyi ve evlenmeyi biliyorsun. Üstelik bunlar nasil olursa olsun, neredengelirse gelsin, hiç aldirista etmiyorsun. Sen, hiç, Nebî Sallâllahü Aleyhi Vesellem’in su sözünü isitmedin mi?
- Bir kimse ki , yedigini-içtigini nasil ve nereden kazandigina aldiris etmezse Allah da onu cehennemin kapilarinin hangisinden sokacagina aldirmaz .
Izzet ve celâl sahibi Hakk’in evi olan kalbini tahliye et, bosalt. Orada Allah sevgisinden baska hiç bir seye yer verme. Melekler içinde suret bulunan bir eve girmezlerse, içinde bir sürü suretlerle putlarin bulundugu senin kalbine nasil girer? Mâsivadan gayri her sey bir puttur. Allah’dan gayri her sey bir puttur. Öyleyse sen putlari kir.
Evi temizle. Iste o zaman evin sahibinin orada hazir oldugunu göreceksin.
Allah’im, bizi, seni kendimizden razi edecek amelleri islemege muvaffak eyle.
Ey Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver. Ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabindan koru!...
Bir Anneden Kızına Mektup http://tevhidweb.cjb.net
Bir Anneden Kızına Mektup :
Yavrum! Şimdi sana kırk yıllık evliliğimin tecrübelerine dayanarak bazı nasihatlerde bulunacağım. Bu nasihatlerime uyarsan dünyada mutlu bir ömür geçirdiğin gibi, âhırette de ebedî saâdete ulaşırsın.
1 - Kanaatkâr ol! Yâni, kocan tarafından getirilen yiyecek ve giyecek herşeyi memnuniyetle kabul et! Çünkü, kanaat, kalbi huzûra kavuşturur.
2 - Söylenenleri dâima iyi dinle ve kocanın meşrû emirlerine itaat et!
3 - Evin ve her şeyin her zaman, temiz, muntazam ve düzenli olsun!
4 - Eşinin yemek saati ile uyku saatine dikkat etmelisin! Açlık insanı huysuz eder, uykusuzluk ise, öfkelendirir.
5 - Evinin mallarını ve eşyasını iyi koru! Yaptığın işleri, iyilikleri başa kakma! İyiliğe karşı iyilik çabuk unutulur, fakat kötülüğe karşı yapılan iyilik unutulmaz.
6 - Eşinin yakınlarına güzel muâmelede bulun! Kocanın hatâlarını, yalnız iken, yumuşak bir şekilde söyle!
7 - Koca! nın sırlarını hiç kimseye söyleme! Karı-koca arasındaki sırlar kabre berâberlerinde gömülmelidir.
8 - Eşinin üzüntüsünü ve neşesini paylaş! Ona her yönüyle iyi bir hayat arkadaşı ol! Yalan, yuvayı içten içe yıkan bir kurttur.
9 - Aranızdaki problemleri kendiniz hâlledin! Sakın bunları, bize ve başkasına taşıma! Kimseden medet umma!
10 - Kocandan, almakta zorlanacağı, gücünün yetmeyeceği şeyleri isteme!
11 - Kadının güzel huylusu, eşine Cennet nîmetidir. Sen kocana Cennet nîmeti ol! Azap çektirme!
Bunları yapabilmen, ancak, onun isteklerini kendi isteklerine, onun rızâsını kendi arzularına tercih etmenle mümkün olabilir. Hep kendi istek ve arzularını ön plâna çıkartırsan, bu nasihatleri tutman mümkün olmaz.
Bişr-i Hafi Hazretleri'nden Tavsiyeler http://tevhidweb.cjb.net
Bişr-i Hafi Hazretleri'nden :
"Kardeşlerim! Dün öldü, bu gün can veriyor, yarın henüz doğmadı. zamanın kıymetini bilin. ömrü boş işler peşinde harcamayın. şöhretten sakının. insanlar bu gün över; yarın söverler. ölçünüz Allah Rızası olsun. Şükredin; bütün azalarınızla şükrederek, gerçek şükredenlerden olun. sadece dille şükreden kimsenin şükrü az olur. gözün şükrü, bir hayır gördüğü zaman ibret almak, şer gördüğü zaman örtmektir. kulağın şükrü, bir hayır işitirse onu ezberlemek, şer işitirse onu unutmaktır. ellerin şükrü harama uzanmamaktır. midenin şükrü helal yemek; ayakların şükrü harama gitmemektir. kim böyle yaparsa gerçek şükredenlerden olur. Öfkelenmeyin. öfke ve şehvet insanı küfre götürür. kişi gazabını yenmedikçe takva sahibi olamaz. Sabredin. sabır güzeldir. susmak sabırdandır. makamların en yükseği fakirliğe sabretmektir. Dünya ve ahiret rahatınız için kötü ahlak sahipleriyle görüşmeyin. Ey Müminler! nefsinizin kölesi olmayın."
Sözler1
Mustafa ISLAMOGLU'ndan Tavsiyeler http://tevhidweb.cjb.net
Mustafa İSLAMOĞLU Hoca'nın Tavsiyeler adlı kitabından alıntılar
İLİM:
1- Gayesiz olmayınız.Gayesiz olmak ot olmaktır.
2- Kendinizi tanıyınız.Her şey sizde başlıyor.İnsan hem yol hem yolcu.Yolcu
yolu tanımak istiyorsa kendini tanımalı.
3- İnsanı tanımaya kalkanlar öğrenme kabiliyetinin insanı insan eden temel
ayrıcalık olduğunu
farkedeceklerdir.
4- Cehaletten vebadan kaçar gibi kaçınız."Oku" emri,bir mucize eseri olarak
Kur'andan inen ilk ayetin kelimesidir.Okuyan sadece göz
değildir.Kulak,burun,dil,zihin,kalp,ruh he okuyan birer alettir.Ne ki okuma
biçimleri farklıdır.
5- Bilgi edinme sırasında önceliği acil ihtiyaçlara veriniz."Bu bilgi benim
için ihtiyaç mı ?" sorusunu sormanız gerekmektedir.
6- İlmi dini ve dünyevi diye ikiye ayırmak bizce doğru değildir.Bir Mü'minin
dünyası dininden ,dini dünyasından bağımsız değildir.
7- Bilgiye sahip olabilmek dünyada sahip olunabilecek dünyalıkların en
hayırlısıdır.
8- Bilgi hamallığından cehalletten kaçar gibi kaçınız.Allah Rasulü faydasız
bilgiden Allah'a sığınmıştır.Faydasız bilgi zihin
taşıdır,düşürülmelidir.Zihin taşı,bçbrek taşından kimi zaman daha
tehlikelidir ve tedavisi zordur.Böbrek taşını lazer ışınlarıyla parçalamak
mümkünken zihin taşını parçalamak neredeyse imkansızdır.İlmin ve alimin
tarifini "Kulları içerisinde Allah'tan layıkıyla ancak alimler sakınır"
ayetinden yola çıkarak bulabilirsiniz
Mustafa İSLAMOĞLU Hoca'nın Tavsiyeler adlı kitabından alıntılar
İLİM:
1- Gayesiz olmayınız.Gayesiz olmak ot olmaktır.
2- Kendinizi tanıyınız.Her şey sizde başlıyor.İnsan hem yol hem yolcu.Yolcu
yolu tanımak istiyorsa kendini tanımalı.
3- İnsanı tanımaya kalkanlar öğrenme kabiliyetinin insanı insan eden temel
ayrıcalık olduğunu
farkedeceklerdir.
4- Cehaletten vebadan kaçar gibi kaçınız."Oku" emri,bir mucize eseri olarak
Kur'andan inen ilk ayetin kelimesidir.Okuyan sadece göz
değildir.Kulak,burun,dil,zihin,kalp,ruh he okuyan birer alettir.Ne ki okuma
biçimleri farklıdır.
5- Bilgi edinme sırasında önceliği acil ihtiyaçlara veriniz."Bu bilgi benim
için ihtiyaç mı ?" sorusunu sormanız gerekmektedir.
6- İlmi dini ve dünyevi diye ikiye ayırmak bizce doğru değildir.Bir Mü'minin
dünyası dininden ,dini dünyasından bağımsız değildir.
7- Bilgiye sahip olabilmek dünyada sahip olunabilecek dünyalıkların en
hayırlısıdır.
8- Bilgi hamallığından cehalletten kaçar gibi kaçınız.Allah Rasulü faydasız
bilgiden Allah'a sığınmıştır.Faydasız bilgi zihin
taşıdır,düşürülmelidir.Zihin taşı,bçbrek taşından kimi zaman daha
tehlikelidir ve tedavisi zordur.Böbrek taşını lazer ışınlarıyla parçalamak
mümkünken zihin taşını parçalamak neredeyse imkansızdır.İlmin ve alimin
tarifini "Kulları içerisinde Allah'tan layıkıyla ancak alimler sakınır"
ayetinden yola çıkarak bulabilirsiniz
Sezai KARAKOÇ
Monarosa
I Aşk Ve Çileler
Mona Rosa, siyah güller, ak güller
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah... senin yüzünden kana batacak
Mona Rosa, siyah güller, ak güller.
Ulur ay'a karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Mona Rosa, bugün bende bir hal var
Yağmur iğri iğri düşer toprağa
Ulur ay'a karşı kirli çakallar.
*
Açma pencereni perdeleri çek;
Mona Rosa seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Mona Rosa ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek.
*
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığına
Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatır her zaman bana
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi.
*
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar,
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar.
*
Ellerin ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli olur bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin ellerin ve parmakların.
*
Zaman çabuk geçiyor Mona
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar gelsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Zaman çabuk geçiyor Mona.
*
Akşamları gelir incir kuşları
Konarlar bahçenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kiminin sarı
Ah... beni vursalar bir kuş yerine
Akşamları gelir incir kuşları.
*
Ki ben Mona Rosa bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar... su kenarında
Ki ben Mona Rosa bulurum seni.
*
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım uymaz öyle her saza
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.
*
Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı
Artık inan bana muhacir kızı.
*
Yağmurdan sonra büyürmüş başak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
Birgün gözlerimin ta içine bak:
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurdan sonra büyürmüş başak.
*
Altın bilezikler , o kokulu ten,
Cevap versin, bu kanlı kuş tüyüne
Bir tüy ki can verir gülümsesen
Bir tüy ki kapalı geceye güne
Altın bilezikler , o kokulu ten.
*
Mona Rosa, siyah güller, ak güller
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah... senin yüzünden kana batacak
Mona Rosa, siyah güller, ak güller.
*
II Ölüm Ve Çerçeveler
*
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Garip bir yolculuk, tren ve geyve
Bir hançer bölüyor, ah... rüyaları:
Bir rüya, bir hançer, bir el: ve, ve, ve...
*
Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Gece kar yağacak sabaha kadar
Toprakta et, kemik çatırtıları...
Yarı ölüleri bir korku tutar,
Değince bir taşa kafa tasları,
-Ölüler ki yalnız tırnakları var,
Ve yalnız burkulmuş diz kapakları...
*
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı,
Esmer delikanlı, hatıra ve kan.
Yeşil gözlü kızın hıçkırıkları,
Sızıyor bir kapı aralığından,
Lambalar yanıyor hafif ve sarı
*
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Açıyor elini göğe bir kadın
Uzuyor, uzuyor altın saçları
Uğrunda ölünen güzel kızların
*
Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Çocuklara açar mağaraları
Güngörmemiş kuşlar ve örümcekler
İlân-ı aşktan dil balıkları
Aşina suları çabuk terkeder.
*
Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Bakıyor ateşe, küle böcekler.
Köpekler parçalar kanaryaları
Mektupları bir boz ağaç kurdu yer
Baykuşlar ötüyor harabelerde
Yanıyor lambalar hafif ve sarı.
*
Bir kaza kurşunudur her yerde
Süvarisiz şaha kalkan atları
Bir ruhun ışığı vardır göklerde
Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Ötüyor baykuşlar harabelerde.
*
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Titriyor yıldırım düşmüş gibi yer
Bekledi arzuyla karanlıkları
Anneler, babalar, erkek kardeşler:
Tâ içinden duyar ani bir ağrı
Bir hüzün şarkısı tutturur gider
Anneler, babalar, erkek kardeşler...
*
Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Her yatak dopdolu, bir yatak bomboş
Bir neşe şarkısı tutturur gider
Birinci, ikinci, üçüncü sarhoş
Kurşunlar sıkılır göklere doğru
Serçe yavruları havada titrer
Lambalar yanıyor hafif ve sarı...
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
İnce yelkenleri alıyor yeller
Titretir kalpleri ve bayrakları
Gemiden toprağa uzanan eller...
*
Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Bir yosun köküne hasret kalacak
Gizli hazineler, su yılanları...
İnce yelkenleri alıyor yeller
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
*
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Beyaz pelerinli hür tayfaları
Kendine bağlar siyah kediler
Titriyor gönüller ve kara bayrak
Bir yosun köküne hasret kalacak
Gemiden toprağa uzanan eller
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
*
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Garip bir yolculuk, tren ve geyve
Bir hançer bölüyor, ah... rüyaları:
Bir rüya, bir hançer, bir el: ve, ve, ve...
*
III Pişmanlık Ve Çileler
*
Rüzgar eser, yağmur yağar, tilkiler üşür;
Bir odun parçası aydınlatır ocağı,
Annesi ateşin önünde perişan,
Annesi ateşin içinde hür,
Rüzgar eser, yağmur yağar, tilkiler üşür.
*
Yağmurlar sırtıyla sırtımın arasındadır,
Şarkılar dudaklarıyla dudaklarımın.
Kalbimi bin parçaya böldü bir divane sır
Sesi geliyor sesi günahkar çocukların
Şarkılar dudaklarıyla dudaklarımın arasındadır.
*
Benim de boyum ufak, onun da ufaktı.
Kıvırcık saçlarından öpmediğim için onu,
Onun bu ocakta yanan toprağı
Her gece rüyamda avuçlarımı yaktı
Benim de boyum ufak, onun da ufaktı.
*
Benim gözlerim yeşildir, onun gözleri kara
Ben günah kadar beyazım, o tövbe kadar kara
*
Annesinin başı ellerinin arasında
Parmağında aydınlık günlerden kalma yüzük
Bir fotoğraf asılıdır duvarda.
Aynaya, geceye, maziye dönük
Annesinin başı ellerinin arasında
*
Bir tüfeğin burnu havadadır
Ateş almak üzeredir mermisiz
Ben bir küçük kızım, ben bir deli kızım,
Siz beni ne anlarsınız siz
Bir tüfek ateş almak üzeredir mermisiz.
*
Bir saman çöpüne tutunmuş kızların
Eteğini ben çektim.
Neyleyim. göğsümü Karadağ'ın sert rüzgarı doldurmuş
Annemden ilk sütü Geyve'den içtim.
Ankara'ya, Çataldağ'a bir zindandan gün vurmuş
Az kalsın yerine ben ölecektim
Bir saman çöpüne tutunmuş kızların.
*
Kediler halıları parçalıyor
Kırmızı bir ışık düşüyor yere
Annenin dizinde derman yok
Annenin kafası iki parçadır...
Hükmedemiyor insan ruhuna ateş,
Rüzgar hükmedemiyor incecik perdeler,
Kediler halıları parçalıyor
Ateşte sarı gül açar saksılar,
Kızarmış bir ekmek gibi duruyor
Kulağıma garip sesler geliyor.
*
Kuş yumurtasından çıkan insanlar,
Ahırda bir ata eğer oluyor;
Kulağıma garip sesler geliyor.
*
Ben bir şarkı ben bir türküyüm,
Ben Meryem'in yanağındaki tüyüm;
Beni bir Aziz'in nefesi uçurur,
Kalbimde Allah'ın elleri durur.
Cici ayaklarım iplikle bağlı,
Ben onun sılası, kendimin gurbetiyim,
Ben bir Aziz'in hasreti
Ben Meryem'in yanağındaki tüyüm.
*
Benim gözlerim yeşildir, evet evet onun gözleri kara,
Ben günah kadar beyazım, o tövbe kadar kara...
*
Ocak sönüyor, ateş kül oluyor
Annesinin saçları beyaz,
Annesi saçlarını yolmuş.
Ateşin içinde gül açılmış,
Selvi büyür, ardıç büyür, çocuk büyür,
Ocak sönüyor ateş kül oluyor,
Annesi ruhunda ruhuma eğiliyor.
*
Sineklerin kanadını ısıtan
Bir güneş toprağı yarıp çıkacak
Kadınlar sansa da yaşadığını
Şarkısız kaldıkça yaşamayacak
Kadınları şarkılar, akrepler aydınlatır
Kadınları şarkılar, zehirler aydınlatır.
*
Artık ben gideceğim, ata eğer vuruyorlar
Hatıralarımı birer birer yakacağım
Entarimi parça parça edip
Zehirli kirpilere bırakacağım
Beyaz bir kayanın üstüne çıkıp
Göğsüme siyah bir gül takacağım
Batan güneşe doğru kurşunlar sıkıp
Kendimi boşluğa bırakacağım.
*
Ayaklarımın altından geçiyor bir deniz
Ben bir küçük kızım, ben bir deli kızım,
Siz beni ne anlarsınız siz
Artık ben gideceğim atım kişniyor
Bir bebek mum istiyor, bir ölü şarkı istiyor.
*
Ayaklarımın altından geçiyor bir deniz, bir deniz
Beni onun gözleri çağırıyor duramam, duramam
Benim gözlerim yeşildir, ah... onun gözleri kara
Ben günah kadar beyazım, o tövbe kadar kara.
*
IV Ve Mona Rosa
*
Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara
Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi
Sırrımı söylüyorum vefakâr balıklara,
Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi.
Koyverip telli pullu saçlarını rüzgâra,
Bir çocuğun ardına düşen heykellerimi
Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara.
*
Bir çevre sağ elimden bulanık suya düştü
Ve boğazımı sıktığı parmaklar ince uzun
Günahkâr toprağıma saçından bir tel düştü,
Sana ne olmuş Rosa bir derde tutulmuşsun
Bir ekmek kadar aziz fikirler böyle pişti
Noel ağaçları ve manolyalar kahrolsun
Bir çevre sağ elimden bulanık suya düştü
*
Şu şapkayı çıkarıp atıyorum ırmağa
Her şeyim sizin olsun, hep sizin kesik başlar
Rüyasında örümcek başlarsa ağlamağa,
İçine gül koyduğum tüfek ölmeye başlar
Günahını sırtına yüklenen kaplumbağa
Gibi ölüm önünde özbenliğim yavaşlar
Öyleyse şu şapkayı atıyorum ırmağa.
*
Bu kokuyu erkekler kediler gibi alır.
Ve kediler her gece sürünür yastıklara
Denizleri bahtiyar eden günler kısalır
Satılmayan çiçekler zehirili ve kapkara,
Unutulmuş erkekler ve kadınlara kalır
Bir geyiğin gözleri düşer eriyen kara
Ve erkekler kokuyu kediler gibi alır.
*
Bugün yalnız yağmura tahammül edeceğim,
Ta boğazıma kadar çıkan deli yağmura
Tüyüme horozdan çok itimat edeceğim
Asılmış bir adamın iki eli yağmura
Ruhuma bayrak yapıp ben teslim edeceğim
İtimat edeceğim bu belâlı yağmura
Bugün yalnız yağmura tahammül edeceğim.
*
Ve yalnızlık sigara külü kadar yalnızlık
Ve toprağın rüyaya yılan gibi girişi
Sana da Mona Rosa taş bebeği bıraktık
Ellerinde kılçıklı balıkların bir dişi
Senin hatıran kadar Allah ve şeytan işi
Ve yalnızlık sigara külü kadar yalnızlık
*
Bir tren ışığına güneşe çekmek seni
Ve bir şiir yaratmak ruhunda Geyve diye
Parçalanan gemiyi ve yırtılan yelkeni
Katıvermek sessizce söylenen bir türküye
Ve sonra bir köşede öldürmek ölmeyeni
Ve son vermek bitmeyen bu bitmeyen şarkıya
Bir tren ışığına güneşe çekmek seni.
Sana tavus kuşunun içime girdiğini
Son, en son söz olarak söylemek istiyorum.
*
İçime girdiğini tüyümü yolduğunu
Son, en son söz olarak söylemek istiyorum.
*
İçimde tavusların birbir kaybolduğunu,
Bana da bir çift ak kanat kaldığını,
Son, en son söz olarak söylemek istiyorum.
Sezai KARAKOÇ
I Aşk Ve Çileler
Mona Rosa, siyah güller, ak güller
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah... senin yüzünden kana batacak
Mona Rosa, siyah güller, ak güller.
Ulur ay'a karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Mona Rosa, bugün bende bir hal var
Yağmur iğri iğri düşer toprağa
Ulur ay'a karşı kirli çakallar.
*
Açma pencereni perdeleri çek;
Mona Rosa seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Mona Rosa ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek.
*
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığına
Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatır her zaman bana
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi.
*
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar,
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar.
*
Ellerin ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli olur bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin ellerin ve parmakların.
*
Zaman çabuk geçiyor Mona
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar gelsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Zaman çabuk geçiyor Mona.
*
Akşamları gelir incir kuşları
Konarlar bahçenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kiminin sarı
Ah... beni vursalar bir kuş yerine
Akşamları gelir incir kuşları.
*
Ki ben Mona Rosa bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar... su kenarında
Ki ben Mona Rosa bulurum seni.
*
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım uymaz öyle her saza
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.
*
Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı
Artık inan bana muhacir kızı.
*
Yağmurdan sonra büyürmüş başak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
Birgün gözlerimin ta içine bak:
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurdan sonra büyürmüş başak.
*
Altın bilezikler , o kokulu ten,
Cevap versin, bu kanlı kuş tüyüne
Bir tüy ki can verir gülümsesen
Bir tüy ki kapalı geceye güne
Altın bilezikler , o kokulu ten.
*
Mona Rosa, siyah güller, ak güller
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah... senin yüzünden kana batacak
Mona Rosa, siyah güller, ak güller.
*
II Ölüm Ve Çerçeveler
*
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Garip bir yolculuk, tren ve geyve
Bir hançer bölüyor, ah... rüyaları:
Bir rüya, bir hançer, bir el: ve, ve, ve...
*
Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Gece kar yağacak sabaha kadar
Toprakta et, kemik çatırtıları...
Yarı ölüleri bir korku tutar,
Değince bir taşa kafa tasları,
-Ölüler ki yalnız tırnakları var,
Ve yalnız burkulmuş diz kapakları...
*
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı,
Esmer delikanlı, hatıra ve kan.
Yeşil gözlü kızın hıçkırıkları,
Sızıyor bir kapı aralığından,
Lambalar yanıyor hafif ve sarı
*
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Açıyor elini göğe bir kadın
Uzuyor, uzuyor altın saçları
Uğrunda ölünen güzel kızların
*
Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Çocuklara açar mağaraları
Güngörmemiş kuşlar ve örümcekler
İlân-ı aşktan dil balıkları
Aşina suları çabuk terkeder.
*
Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Bakıyor ateşe, küle böcekler.
Köpekler parçalar kanaryaları
Mektupları bir boz ağaç kurdu yer
Baykuşlar ötüyor harabelerde
Yanıyor lambalar hafif ve sarı.
*
Bir kaza kurşunudur her yerde
Süvarisiz şaha kalkan atları
Bir ruhun ışığı vardır göklerde
Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Ötüyor baykuşlar harabelerde.
*
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Titriyor yıldırım düşmüş gibi yer
Bekledi arzuyla karanlıkları
Anneler, babalar, erkek kardeşler:
Tâ içinden duyar ani bir ağrı
Bir hüzün şarkısı tutturur gider
Anneler, babalar, erkek kardeşler...
*
Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Her yatak dopdolu, bir yatak bomboş
Bir neşe şarkısı tutturur gider
Birinci, ikinci, üçüncü sarhoş
Kurşunlar sıkılır göklere doğru
Serçe yavruları havada titrer
Lambalar yanıyor hafif ve sarı...
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
İnce yelkenleri alıyor yeller
Titretir kalpleri ve bayrakları
Gemiden toprağa uzanan eller...
*
Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Bir yosun köküne hasret kalacak
Gizli hazineler, su yılanları...
İnce yelkenleri alıyor yeller
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
*
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Beyaz pelerinli hür tayfaları
Kendine bağlar siyah kediler
Titriyor gönüller ve kara bayrak
Bir yosun köküne hasret kalacak
Gemiden toprağa uzanan eller
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
*
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Garip bir yolculuk, tren ve geyve
Bir hançer bölüyor, ah... rüyaları:
Bir rüya, bir hançer, bir el: ve, ve, ve...
*
III Pişmanlık Ve Çileler
*
Rüzgar eser, yağmur yağar, tilkiler üşür;
Bir odun parçası aydınlatır ocağı,
Annesi ateşin önünde perişan,
Annesi ateşin içinde hür,
Rüzgar eser, yağmur yağar, tilkiler üşür.
*
Yağmurlar sırtıyla sırtımın arasındadır,
Şarkılar dudaklarıyla dudaklarımın.
Kalbimi bin parçaya böldü bir divane sır
Sesi geliyor sesi günahkar çocukların
Şarkılar dudaklarıyla dudaklarımın arasındadır.
*
Benim de boyum ufak, onun da ufaktı.
Kıvırcık saçlarından öpmediğim için onu,
Onun bu ocakta yanan toprağı
Her gece rüyamda avuçlarımı yaktı
Benim de boyum ufak, onun da ufaktı.
*
Benim gözlerim yeşildir, onun gözleri kara
Ben günah kadar beyazım, o tövbe kadar kara
*
Annesinin başı ellerinin arasında
Parmağında aydınlık günlerden kalma yüzük
Bir fotoğraf asılıdır duvarda.
Aynaya, geceye, maziye dönük
Annesinin başı ellerinin arasında
*
Bir tüfeğin burnu havadadır
Ateş almak üzeredir mermisiz
Ben bir küçük kızım, ben bir deli kızım,
Siz beni ne anlarsınız siz
Bir tüfek ateş almak üzeredir mermisiz.
*
Bir saman çöpüne tutunmuş kızların
Eteğini ben çektim.
Neyleyim. göğsümü Karadağ'ın sert rüzgarı doldurmuş
Annemden ilk sütü Geyve'den içtim.
Ankara'ya, Çataldağ'a bir zindandan gün vurmuş
Az kalsın yerine ben ölecektim
Bir saman çöpüne tutunmuş kızların.
*
Kediler halıları parçalıyor
Kırmızı bir ışık düşüyor yere
Annenin dizinde derman yok
Annenin kafası iki parçadır...
Hükmedemiyor insan ruhuna ateş,
Rüzgar hükmedemiyor incecik perdeler,
Kediler halıları parçalıyor
Ateşte sarı gül açar saksılar,
Kızarmış bir ekmek gibi duruyor
Kulağıma garip sesler geliyor.
*
Kuş yumurtasından çıkan insanlar,
Ahırda bir ata eğer oluyor;
Kulağıma garip sesler geliyor.
*
Ben bir şarkı ben bir türküyüm,
Ben Meryem'in yanağındaki tüyüm;
Beni bir Aziz'in nefesi uçurur,
Kalbimde Allah'ın elleri durur.
Cici ayaklarım iplikle bağlı,
Ben onun sılası, kendimin gurbetiyim,
Ben bir Aziz'in hasreti
Ben Meryem'in yanağındaki tüyüm.
*
Benim gözlerim yeşildir, evet evet onun gözleri kara,
Ben günah kadar beyazım, o tövbe kadar kara...
*
Ocak sönüyor, ateş kül oluyor
Annesinin saçları beyaz,
Annesi saçlarını yolmuş.
Ateşin içinde gül açılmış,
Selvi büyür, ardıç büyür, çocuk büyür,
Ocak sönüyor ateş kül oluyor,
Annesi ruhunda ruhuma eğiliyor.
*
Sineklerin kanadını ısıtan
Bir güneş toprağı yarıp çıkacak
Kadınlar sansa da yaşadığını
Şarkısız kaldıkça yaşamayacak
Kadınları şarkılar, akrepler aydınlatır
Kadınları şarkılar, zehirler aydınlatır.
*
Artık ben gideceğim, ata eğer vuruyorlar
Hatıralarımı birer birer yakacağım
Entarimi parça parça edip
Zehirli kirpilere bırakacağım
Beyaz bir kayanın üstüne çıkıp
Göğsüme siyah bir gül takacağım
Batan güneşe doğru kurşunlar sıkıp
Kendimi boşluğa bırakacağım.
*
Ayaklarımın altından geçiyor bir deniz
Ben bir küçük kızım, ben bir deli kızım,
Siz beni ne anlarsınız siz
Artık ben gideceğim atım kişniyor
Bir bebek mum istiyor, bir ölü şarkı istiyor.
*
Ayaklarımın altından geçiyor bir deniz, bir deniz
Beni onun gözleri çağırıyor duramam, duramam
Benim gözlerim yeşildir, ah... onun gözleri kara
Ben günah kadar beyazım, o tövbe kadar kara.
*
IV Ve Mona Rosa
*
Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara
Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi
Sırrımı söylüyorum vefakâr balıklara,
Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi.
Koyverip telli pullu saçlarını rüzgâra,
Bir çocuğun ardına düşen heykellerimi
Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara.
*
Bir çevre sağ elimden bulanık suya düştü
Ve boğazımı sıktığı parmaklar ince uzun
Günahkâr toprağıma saçından bir tel düştü,
Sana ne olmuş Rosa bir derde tutulmuşsun
Bir ekmek kadar aziz fikirler böyle pişti
Noel ağaçları ve manolyalar kahrolsun
Bir çevre sağ elimden bulanık suya düştü
*
Şu şapkayı çıkarıp atıyorum ırmağa
Her şeyim sizin olsun, hep sizin kesik başlar
Rüyasında örümcek başlarsa ağlamağa,
İçine gül koyduğum tüfek ölmeye başlar
Günahını sırtına yüklenen kaplumbağa
Gibi ölüm önünde özbenliğim yavaşlar
Öyleyse şu şapkayı atıyorum ırmağa.
*
Bu kokuyu erkekler kediler gibi alır.
Ve kediler her gece sürünür yastıklara
Denizleri bahtiyar eden günler kısalır
Satılmayan çiçekler zehirili ve kapkara,
Unutulmuş erkekler ve kadınlara kalır
Bir geyiğin gözleri düşer eriyen kara
Ve erkekler kokuyu kediler gibi alır.
*
Bugün yalnız yağmura tahammül edeceğim,
Ta boğazıma kadar çıkan deli yağmura
Tüyüme horozdan çok itimat edeceğim
Asılmış bir adamın iki eli yağmura
Ruhuma bayrak yapıp ben teslim edeceğim
İtimat edeceğim bu belâlı yağmura
Bugün yalnız yağmura tahammül edeceğim.
*
Ve yalnızlık sigara külü kadar yalnızlık
Ve toprağın rüyaya yılan gibi girişi
Sana da Mona Rosa taş bebeği bıraktık
Ellerinde kılçıklı balıkların bir dişi
Senin hatıran kadar Allah ve şeytan işi
Ve yalnızlık sigara külü kadar yalnızlık
*
Bir tren ışığına güneşe çekmek seni
Ve bir şiir yaratmak ruhunda Geyve diye
Parçalanan gemiyi ve yırtılan yelkeni
Katıvermek sessizce söylenen bir türküye
Ve sonra bir köşede öldürmek ölmeyeni
Ve son vermek bitmeyen bu bitmeyen şarkıya
Bir tren ışığına güneşe çekmek seni.
Sana tavus kuşunun içime girdiğini
Son, en son söz olarak söylemek istiyorum.
*
İçime girdiğini tüyümü yolduğunu
Son, en son söz olarak söylemek istiyorum.
*
İçimde tavusların birbir kaybolduğunu,
Bana da bir çift ak kanat kaldığını,
Son, en son söz olarak söylemek istiyorum.
Sezai KARAKOÇ
KURTUBA CAMİİ
Muhammed İKBAL
KURTUBA CAMİİ
Gece ile gündüz zinciri, hadiselerin görünüş tablosudur,
Gece ile gündüz zinciri, hayat ile ölümün aslıdır.
Gece ile gündüz zinciri iki renkli ipek ipliğidir sanki,
Bunlardan örer zat-ı ilahî kendi sıfatlarının elbisesini.
Ezel sazının tellerinden çıkan feryattır gece ile gündüz zinciri,
Bunlarla yapmakta Allah teala tiz ve pes perdelerini.
Bu beni de seni de kontrol etmektedir,
Gece ve gündüz zinciri, kâinatın sarrafıdır.
Senin ayarın düşük, benim de ayarım bozuksa eğer;
Ölüm senin fermanındır, benim de fermanımdır.
Allah’ım, senin gece ile gündüzünün aslı astarı nedir?
Gecesi ve gündüzü olan bir zaman akışı değil midir?..
Geçicidir sanatın da tekniğin de bütün harikaları,
Yoktur, yoktur dünya işlerinin kalıcılıkları.
Her şeyin önü de sonu da zahiri de batını da fânidir,
Yapılan eski de olsa yeni de olsa son durağı yine fâniliktir.
Buna rağmen Allah dostlarının eseri olan eşyada,
Bir ölümsüzlük bir ebedîlik vardır adeta!
Allah dostlarının her işinin olgunluğa gidişi aşktandır.
Aşk hayatın ta kendisidir, ölüm ona haramdır.
Gerçi zamanın akışı pek hızlıdır her şeyi silip götürmektedir;
Ama aşkın kendisi diğer selleri durduran bir büyük seldir.
Aşk takviminde geçip giden asırlardan,
Başka zaman mefhumları da vardır adı olmayan!
Aşk Cebrail’in nefesi, aşk Mustafa’nın kalbidir,
Aşk Allah’ın kelâmı, aşk Allah’ın Peygamberidir!..
Topraktan olan insan aşkın cezbesinden canlıdır,
Aşk katıksız bir şarap, aşk cömert bir şarap bardağıdır!
Aşk Kâbe’nin fakihi, aşk orduların önderidir,
Aşk binlerce uğrak yeri olan bir gezgindir.
Hayat sazından gelen nağme aşk mızrabının vuruşundandır,
Hayatın nuru saadeti aşktan, ateşi alemi yine aşktandır.
Ey Kurtuba Camii senin varlığın aşktandır,
Aşk büsbütün devamlılıktır, onda fânilik yoktur.
Renk ya da taş tuğla, saz ya da kelime ve ses olsun hepsi bir,
Sanatın harikalığı ciğer kanından meydana gelmesidir!.
Ciğer kanıyla taş sütunları gönül olur,
Ciğer kanından ses yanış, neşe ve nağme olur.
Ey Kurtuba! fezan gönül açıcı, şiirim göğüs yakıcıdır,
Senden gönüllere huzur, benden de heyecan ve yanış vardır.
Arş-ı Alâ’dan daha kısa değildir, insanoğlunun göğsü imanla dolarsa;
Her ne kadar bu topraktan yaratık gök kubbe ile bağlanmışsa da!..
Melekler daima secdede bulunuyorlarsa ne var sanki?
Onların nasiblerinde secdelerin yanış ve yakılışları yok ki!
Hintli bir kâfirim, aşkıma ve cezbeme bak benim,
Salât ve selâma durmuştur kalbim ve dilim!
Aşk dilimdedir benim, aşk üflediğim ney’imdedir benim,
«Allah hu» nağmesi kanımda, damarımdadır benim.
Ey Kurtuba! Güzelliğin ve azametin kahraman bir insanın âlametidir,
Sen güzel ve azametlisin, seni yapan da güzel ve azametlidir.
Senin mimarin ebedî, sütunların sayısızdır,
Sanki Şam yaylasında hurma ormanı gibidir.
Senin çatı ve kapına Sina çölünün ışığı vurmuştur sanki,
Yüksek ve güzel minaren Cebrail’in tecelli yeridir sanki.
İslâm milleti hiçbir zaman yok olmayacaktır,
Çünkü ezanlarında Musa ile İbrahim’in sırrı tecelli etmektedir.
Onun vatanı sınırsız, bütün dünya onun ufku gediksizdir,
Denizin dalgaları Dicle, Nil ve Dinyeper nehirleridir.
Ne hayret vericiydi o müslümanların devri;
Medeniyetleri inanılması güç bir efsane gibiydi.
Köhne devirlere göç emrini verdiler.
Manevî zevk sahiplerine neşe cezbe vermiştiler.
Ve aşkın savaş meydanlarında onlar müthiş süvarilerdi,
Onların şarapları tertemiz, kılıçları çok keskindi.
Zırhları da «la ilahe illallah» olan erlerdi.
Kılıçların gölgesinde sığınakları yine tevhid idi.
Ey Kurtuba! sırrı seninle aşikâr olmuştu mü’min’in,
Gündüzlerinin vecd, geceleri yanış ve yakılış dolu olduğunu gösterdin!
Yüksek olduğunu makamının, ulvî olduğunu hayalini,
Aşkını, neşesini naz ve niyazını sen gösterdin.
Allah dostlarının eli, Allah’ın elidir;
İş becerir iş yapar işi halleder ve galip gelir.
İlahî sıfatları kuşanan kul, insan görünüşlü melektir,
İki dünyada da kimseye minnet etmez, tok gönüllüdür.
Arzuları azdır onun, gayeleri çok yüksektir,
Bakışları gönül okşayıcı, tavırları büyüleyicidir.
Onun konuşması sıcak kanlı, hakkı arayışta heyecanlıdır,
Sohbet meclisinde de savaş meydanında da mü’min iyi kalbli ve iffetlidir.
Allah ehlinin gerçek imanı, Hakk’ın bu dünyaya aksedişidir,
Yoksa bu dünya bir efsane, vehim ve sahte oluştan ibarettir.
Mü’min kul, aklın uğrak yeri aşkın ta kendisidir,
Kâinat dizisinde meclisin ateşi ve hareketidir.
Ey Kurtuba Camii! Sanat âşıklarının Kâbe’si, İslâm’ın azâmetisin,
Endülüs toprağı harem mertebesine çıkmıştır varlığınla senin!..
Eğer yeryüzünde varsa bir benzerin,
Müslümanın kalbindedir o da bulunamaz başka yerde eşin.
Ah! O hak yolcularına; Asil İslâm izindeydiler,
Onun yüce ahlâkının, doğruluğunun ve imanının örneği idiler.
Şu sade hakikati ortaya koymuştur onların hükümdarlığı;
Krallık değil fakirliktir, gönül ehlinin saltanatı.
Doğuyu ve batıyı onların görüşleri terbiye etmiştir,
Avrupa’nın karanlık çağında onların aklı yol göstermiştir.
Bugün bile İspanyalılar onların kanının geliştirdiğindendir,
Hoş gönüllü tatlı hareketli açık ve temiz kimselerdir.
Bugün bile o memlekette ahu gözlüler pek çoktur,
Ve gözlerin okları bugün bile tam yüreğe dokunur!..
Endülüs’ün havasında hâlâ Yemen’in kokusu var,
Onun şarkılarında hâlâ Hicaz ahengi var!
Ey Kurtuba! Yıldızlara göre senin zeminin gök kubbe gibidir,
Binlerce ah! ki asırlardır senin fezan ezansız beklemektedir.
İslâm’ı tekrar buraya getirecek aşkın tufan gibi ordusu sert canlı,
Hangi duraklarda, hangi konaktadır, nerede kaldı?..
Almanya dinde reform hareketini, inkılâbını gördü,
İnkılâp ki köhne devrin bütün izlerini silip süpürdü...
Hıristiyanların papasının günahsız olduğu iddiası çürütüldü;
Bu çok nazik fikir gemisi aldı yürüdü.
Fransa’nın da gözü o müthiş inkılâbı gördü,
O inkılâp ki Avrupa dünyasını başka bir çehreye döndürdü.
Gelişen İtalyanlar da köhne fikirlere tapmaktan vazgeçti,
Yenilik lezzetinden o da tekrar gençleşti.
Müslüman ruhunda bugün o devrimlerin dalgalanması vardır,
Lisan izah edemez; bu Allah’ın bir sırrıdır.
Denizde tufan kopmak üzere derinliklerden ne çıkacak bakalım,
Gök rengini değiştirecek mi, bekleyip anlayalım!
Dağ yamaçlarında bulut gurubun kurnazlığına boğulmuş,
Güneş sanki Bedahşan yakutundan bir yığın alev koymuş.
Köylü kızın şarkısı sade ve yıkıcıdır,
Gençlik devri gönül gemisi için bir sel gibidir.
Ey Kurtuba’nın önünden akıp giden Kebîr Irmağı, kenarında senin,
(İkbal diye) Biri oturmuş rüyasını görmektedir bir başka devrin.
İstikbal henüz mukadderat perdesi altında gizlidir,
Gözlerimin önünde onun seheri perdesizdir.
Eğer fikirlerimin üzerinden perdeyi kaldırırsam görülecektir,
Avrupa benim kehanetlerime tahammül edemeyecektir.
Kendisinde devrim olmayan hayat ölüm demektir,
Milletlerin hayatı devrim çırpınışlarını gerektirir.
Kendini kontrol edebilen her millet hayatta kalabilir,
Kaza ve kader elinde keskin bir kılıç gibidir.
Ciğer kanı olmadan her iş eksik ve bozuktur,
Ciğer kanı olmadan şairlik de sevdaların en boşudur.
Cebrailin Kanadı - Çev.Yusuf Salih Karaca
KURTUBA CAMİİ
Gece ile gündüz zinciri, hadiselerin görünüş tablosudur,
Gece ile gündüz zinciri, hayat ile ölümün aslıdır.
Gece ile gündüz zinciri iki renkli ipek ipliğidir sanki,
Bunlardan örer zat-ı ilahî kendi sıfatlarının elbisesini.
Ezel sazının tellerinden çıkan feryattır gece ile gündüz zinciri,
Bunlarla yapmakta Allah teala tiz ve pes perdelerini.
Bu beni de seni de kontrol etmektedir,
Gece ve gündüz zinciri, kâinatın sarrafıdır.
Senin ayarın düşük, benim de ayarım bozuksa eğer;
Ölüm senin fermanındır, benim de fermanımdır.
Allah’ım, senin gece ile gündüzünün aslı astarı nedir?
Gecesi ve gündüzü olan bir zaman akışı değil midir?..
Geçicidir sanatın da tekniğin de bütün harikaları,
Yoktur, yoktur dünya işlerinin kalıcılıkları.
Her şeyin önü de sonu da zahiri de batını da fânidir,
Yapılan eski de olsa yeni de olsa son durağı yine fâniliktir.
Buna rağmen Allah dostlarının eseri olan eşyada,
Bir ölümsüzlük bir ebedîlik vardır adeta!
Allah dostlarının her işinin olgunluğa gidişi aşktandır.
Aşk hayatın ta kendisidir, ölüm ona haramdır.
Gerçi zamanın akışı pek hızlıdır her şeyi silip götürmektedir;
Ama aşkın kendisi diğer selleri durduran bir büyük seldir.
Aşk takviminde geçip giden asırlardan,
Başka zaman mefhumları da vardır adı olmayan!
Aşk Cebrail’in nefesi, aşk Mustafa’nın kalbidir,
Aşk Allah’ın kelâmı, aşk Allah’ın Peygamberidir!..
Topraktan olan insan aşkın cezbesinden canlıdır,
Aşk katıksız bir şarap, aşk cömert bir şarap bardağıdır!
Aşk Kâbe’nin fakihi, aşk orduların önderidir,
Aşk binlerce uğrak yeri olan bir gezgindir.
Hayat sazından gelen nağme aşk mızrabının vuruşundandır,
Hayatın nuru saadeti aşktan, ateşi alemi yine aşktandır.
Ey Kurtuba Camii senin varlığın aşktandır,
Aşk büsbütün devamlılıktır, onda fânilik yoktur.
Renk ya da taş tuğla, saz ya da kelime ve ses olsun hepsi bir,
Sanatın harikalığı ciğer kanından meydana gelmesidir!.
Ciğer kanıyla taş sütunları gönül olur,
Ciğer kanından ses yanış, neşe ve nağme olur.
Ey Kurtuba! fezan gönül açıcı, şiirim göğüs yakıcıdır,
Senden gönüllere huzur, benden de heyecan ve yanış vardır.
Arş-ı Alâ’dan daha kısa değildir, insanoğlunun göğsü imanla dolarsa;
Her ne kadar bu topraktan yaratık gök kubbe ile bağlanmışsa da!..
Melekler daima secdede bulunuyorlarsa ne var sanki?
Onların nasiblerinde secdelerin yanış ve yakılışları yok ki!
Hintli bir kâfirim, aşkıma ve cezbeme bak benim,
Salât ve selâma durmuştur kalbim ve dilim!
Aşk dilimdedir benim, aşk üflediğim ney’imdedir benim,
«Allah hu» nağmesi kanımda, damarımdadır benim.
Ey Kurtuba! Güzelliğin ve azametin kahraman bir insanın âlametidir,
Sen güzel ve azametlisin, seni yapan da güzel ve azametlidir.
Senin mimarin ebedî, sütunların sayısızdır,
Sanki Şam yaylasında hurma ormanı gibidir.
Senin çatı ve kapına Sina çölünün ışığı vurmuştur sanki,
Yüksek ve güzel minaren Cebrail’in tecelli yeridir sanki.
İslâm milleti hiçbir zaman yok olmayacaktır,
Çünkü ezanlarında Musa ile İbrahim’in sırrı tecelli etmektedir.
Onun vatanı sınırsız, bütün dünya onun ufku gediksizdir,
Denizin dalgaları Dicle, Nil ve Dinyeper nehirleridir.
Ne hayret vericiydi o müslümanların devri;
Medeniyetleri inanılması güç bir efsane gibiydi.
Köhne devirlere göç emrini verdiler.
Manevî zevk sahiplerine neşe cezbe vermiştiler.
Ve aşkın savaş meydanlarında onlar müthiş süvarilerdi,
Onların şarapları tertemiz, kılıçları çok keskindi.
Zırhları da «la ilahe illallah» olan erlerdi.
Kılıçların gölgesinde sığınakları yine tevhid idi.
Ey Kurtuba! sırrı seninle aşikâr olmuştu mü’min’in,
Gündüzlerinin vecd, geceleri yanış ve yakılış dolu olduğunu gösterdin!
Yüksek olduğunu makamının, ulvî olduğunu hayalini,
Aşkını, neşesini naz ve niyazını sen gösterdin.
Allah dostlarının eli, Allah’ın elidir;
İş becerir iş yapar işi halleder ve galip gelir.
İlahî sıfatları kuşanan kul, insan görünüşlü melektir,
İki dünyada da kimseye minnet etmez, tok gönüllüdür.
Arzuları azdır onun, gayeleri çok yüksektir,
Bakışları gönül okşayıcı, tavırları büyüleyicidir.
Onun konuşması sıcak kanlı, hakkı arayışta heyecanlıdır,
Sohbet meclisinde de savaş meydanında da mü’min iyi kalbli ve iffetlidir.
Allah ehlinin gerçek imanı, Hakk’ın bu dünyaya aksedişidir,
Yoksa bu dünya bir efsane, vehim ve sahte oluştan ibarettir.
Mü’min kul, aklın uğrak yeri aşkın ta kendisidir,
Kâinat dizisinde meclisin ateşi ve hareketidir.
Ey Kurtuba Camii! Sanat âşıklarının Kâbe’si, İslâm’ın azâmetisin,
Endülüs toprağı harem mertebesine çıkmıştır varlığınla senin!..
Eğer yeryüzünde varsa bir benzerin,
Müslümanın kalbindedir o da bulunamaz başka yerde eşin.
Ah! O hak yolcularına; Asil İslâm izindeydiler,
Onun yüce ahlâkının, doğruluğunun ve imanının örneği idiler.
Şu sade hakikati ortaya koymuştur onların hükümdarlığı;
Krallık değil fakirliktir, gönül ehlinin saltanatı.
Doğuyu ve batıyı onların görüşleri terbiye etmiştir,
Avrupa’nın karanlık çağında onların aklı yol göstermiştir.
Bugün bile İspanyalılar onların kanının geliştirdiğindendir,
Hoş gönüllü tatlı hareketli açık ve temiz kimselerdir.
Bugün bile o memlekette ahu gözlüler pek çoktur,
Ve gözlerin okları bugün bile tam yüreğe dokunur!..
Endülüs’ün havasında hâlâ Yemen’in kokusu var,
Onun şarkılarında hâlâ Hicaz ahengi var!
Ey Kurtuba! Yıldızlara göre senin zeminin gök kubbe gibidir,
Binlerce ah! ki asırlardır senin fezan ezansız beklemektedir.
İslâm’ı tekrar buraya getirecek aşkın tufan gibi ordusu sert canlı,
Hangi duraklarda, hangi konaktadır, nerede kaldı?..
Almanya dinde reform hareketini, inkılâbını gördü,
İnkılâp ki köhne devrin bütün izlerini silip süpürdü...
Hıristiyanların papasının günahsız olduğu iddiası çürütüldü;
Bu çok nazik fikir gemisi aldı yürüdü.
Fransa’nın da gözü o müthiş inkılâbı gördü,
O inkılâp ki Avrupa dünyasını başka bir çehreye döndürdü.
Gelişen İtalyanlar da köhne fikirlere tapmaktan vazgeçti,
Yenilik lezzetinden o da tekrar gençleşti.
Müslüman ruhunda bugün o devrimlerin dalgalanması vardır,
Lisan izah edemez; bu Allah’ın bir sırrıdır.
Denizde tufan kopmak üzere derinliklerden ne çıkacak bakalım,
Gök rengini değiştirecek mi, bekleyip anlayalım!
Dağ yamaçlarında bulut gurubun kurnazlığına boğulmuş,
Güneş sanki Bedahşan yakutundan bir yığın alev koymuş.
Köylü kızın şarkısı sade ve yıkıcıdır,
Gençlik devri gönül gemisi için bir sel gibidir.
Ey Kurtuba’nın önünden akıp giden Kebîr Irmağı, kenarında senin,
(İkbal diye) Biri oturmuş rüyasını görmektedir bir başka devrin.
İstikbal henüz mukadderat perdesi altında gizlidir,
Gözlerimin önünde onun seheri perdesizdir.
Eğer fikirlerimin üzerinden perdeyi kaldırırsam görülecektir,
Avrupa benim kehanetlerime tahammül edemeyecektir.
Kendisinde devrim olmayan hayat ölüm demektir,
Milletlerin hayatı devrim çırpınışlarını gerektirir.
Kendini kontrol edebilen her millet hayatta kalabilir,
Kaza ve kader elinde keskin bir kılıç gibidir.
Ciğer kanı olmadan her iş eksik ve bozuktur,
Ciğer kanı olmadan şairlik de sevdaların en boşudur.
Cebrailin Kanadı - Çev.Yusuf Salih Karaca
Subscribe to:
Posts (Atom)